Doğu Akdeniz’de, doğal gaz ve petrol zenginliklerinin keşfedilmesiyle adamız üzerinde emperyalist büyük güçlerin çıkar dalaşmalarının giderek daha da keskinleşmekte olduğuna tanık olmaktayız.
Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün baş aktörlerinden biri olan Ankara yönetimi, işgal altında tutarak uluslararası hukuk dışına ittiği Kıbrıs’ın Kuzeyinin denizde bulunan doğal kaynaklar üzerinde hakkı olduğu iddiasıyla Kıbrıs Cumhuriyeti yönetiminden pay istemekte ve güzellikle olmazsa zorla bunu elde etmeye yönelik hazırlıklar içindedir.
KKTC‘deki dörtlü koalisyon hükümeti bu amaçla Ankara’nın müdahalesiyle bozulmuştur. Bugüne kadar Ankara’nın da resmi politikası olan “federal Çözüm” tezini savunan bir alt yönetim yerine, Ankara’nın aba altından sopa gösterme politikası olan 2 ayrı devlet /ya da ilhakı ima eden ‘yeni’ çözüm formüllerini dillendirecek Tatar-Özersay hükümetini kurdurması bu yüzdendir. Evet efendimcilik ve işbirlikçilikte yüzde yüz uyumlu bu hükümet “alt yönetim” in başına getirilirken Kıbrıs’ın sözde özgür bölgesindeki Rum yönetimi de adamız üzerindeki Anglo-Amerikan planlarına uyum içinde hareket ederek Kıbrıs ve halkı için hazırlanan yeni emperyalist hegemonya uygulamalarını itirazsız hayata geçirmektedirler. Kıbrıs’ın her iki yarısındaki ‘toplum liderleri’ ve burjuva politikacılar halkımızı icazetli politikalarıyla aldatmaya devam etmektedirler.
Önce AKEL lideri Andros Kiprianu İstanbul’da Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü. Ardından AB parlamentosu için yapılan seçimlerde, Ankara tarafından yönlendirilen CTP’nin yönlendirmesine uygun bir seçim politikası izledi. Şimdi de Anastasiadis’i Özersay ile görüşmekle kalıcı taksime doğru tehlikeli adımlar atmakla suçluyor!
Kıbrıs Türk lideri Akıncı da “bu halkın mayasında biat kültürü yoktur” diyerek Özersay’ın hiç kuşkusuz Ankara’nın onayını da alarak Anastasiadis’le yaptığı görüşmeye tepki gösteriyor. Fakat bunu yaparken biat kültürü olmadığını söylediği halkı adına Kıbrıs Rum liderliğini doğal gaz konusunda uluslararası hukuk tarafından tanınmayan KKTC ile işbirliği yapmaması halinde bunun yol açacağı sıkıntıları göze almalıdır diyerek tehdit etmekle aslında Ankara’nın Kıbrıs üzerindeki hegemonyacı politikalarına biat etmeye devam ediyor!
Kuzeyde gerici, burjuva-emperyalist Türkiye olmamış ayakta duramayan bir ekonomik, siyasi ve askeri yapı, Güneyde de AB ne derse yapmaya hazırlanan bir yapı vardır. Ülkenin kuzeyde ve güneyde emperyalizme teslim olduğu açık ve kesindir. Bugün yaşanmakta olan bu rezil siyasi durum Dünya emperyalizminden kopamayan Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk liderliklerinin biat eden ve teslimiyetçi siyasetlerinin sonucudur.
Dünya Emperyalist sistemi hem Dünyada sapasağlam ayakta duracak, hem Kıbrıs bu sistemin bir parçası olarak kalacak, hem de Kıbrıs’ın bağımsızlık sorunu, Kıbrıs’ın özgürlük sorunu, Kıbrıs’ın Demokrasi sorunu, Kıbrıs’ın barış sorunu, yani birlik sorunu çözülecek! Bu mümkün değildir! Bu koşullarda Kıbrıs Sorununun ne BM çatısı altında, ne de AB çatısı altında halledilmesi mümkün değildir.
Biz KSP olarak “bu işler ille emperyalizm şartlarında halledilecekse” bunun tek yolu olduğunu söyledik! Ülkemizin iki tarafındaki ‘barış yanlısı güçler’ ayrıntılı bir anlaşma çerçevesi belirler ve bunu hepimiz destekleriz şeklinde taktik bir yaklaşımda bulunduk. Böylelikle ya Kıbrıs sorunu üzerinde uzlaşma sağlanan bir anlaşma elde edilir, ya da en azından mevcut statükonun itibarsızlaştırılması, zemin kaybetmesi sağlanır. Ne yazık ki AKEL ve CTP bu önermeye destek olmamışlarıdır. Kuzeyde CTP’den tutunuz, BKP, YKP, TDP, ve barış yanlısı olarak görülen diğer parti ve örgütlerin hiçbirisi bu taktik yaklaşımın ne kadar yerinde ve doğru bir yaklaşım olduğunu göremedi ve bu yaklaşımı desteklemedi.
Ama ne yaptılar? Emperyalist şartlarda çözüm hakkında bin bir çeşit öneriler yaptılar. Detaylı ve anlaşmayı mümkün kılan öneriler değil! Akla yatkın olmayan ve Güneyin de asla desteklemeyeceği öneriler!
Önerilerin biri gider diğeri gelir. Federasyon dışında birçok seçenek olduğu doğrudur! Ama bu şartlarda tüm bu seçeneklerin, piyasaya sürülen ‘yeni’ önerilerin çözüm amaçlı değil de çözümü imkansız kılma amaçlı ve TC’nin, ve NATO’cuların hizmetinde iş yapmaya denk gelen öneriler olduğunu söylemek hakkımızdır. Çünkü pratik sonuçları her zaman öyle olmuştur ve öyle olmaya da devam etmektedir.
Bu önerilerin gerek kuzeyde, gerekse güneyde halkımızı birleştirmesi imkânsızdır. Bu öneriler halkımızı bölme önerileridir. Son 50 yıl bunu açıkça ortaya koymuştur.
Çünkü bu partilerin ve “toplum eriyip yok oluyor, asimile oluyor” diye neredeyse her gün ağlayanların bunu önlemeye yönelik tüm yaklaşımlarına temel olan ortak özellik emperyalizmin varlığını korumaktır. Bu şartlarda da birlik, hele hele adamızdaki iki ulusal topluluk ve onların örgütleri arasında birlik tamamen olanaksız hale gelmektedir.
Son on yılda bu siyasi tespitimiz defalarca ispatlandı. Bu da bize şunu ilan etme hakkı verir: Tüm bu burjuva emperyalist siyasetlerin tartışmasız tek alternatifi Anti-Emperyalist Birleşik Cephe Hükümeti siyasetidir. Emperyalizmi Kıbrıs’ın kuzey ve güneyinde, Yunanistan, Türkiye ve İngiltere’de el ele vererek yıkma siyasetidir. Kalıcı barış için Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan halklarının el ele, güç birliği içinde emperyalizme karşı ayağa kalkmasından başka çare kalmamıştır. Bu seçeneği yok saymak, bu seçenek için mücadele etmemek yakın gelecekte hem halkımızın hem de bölge halklarının barbar emperyalist savaşlar içinde büyük acılar ve sıkıntılar çekmesine yol açacaktır.!
Kıbrıs Sosyalist Partisi
Merkez Komitesi