Kıbrıs Sosyalist Partisi Merkez Komitesi 25 Haziran 2023, Milletvekilliği Ara Seçiminde, Bağımsızlık Yolu Adayı Umut Ersoy’u Destekleme Kararı Aldı.
BY adayını neden destekliyoruz?
Kıbrıs Sosyalist Partisi, Bağımsızlık Yolu Programı niteliği taşıyan Muhalefet Programı’nda yer alan bazı hususları olumlu karşıladığını son parlamento seçiminde ve Yerel Yönetim Organları seçimi sırasında da belirtmiş ve desteklemiştir.
Kıbrıs Sosyalist Partisi, Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi’nin 25 Haziran 2023 Pazar gün gerçekleşecek olan Milletvekilliği Ara Seçimi konusunda aktarılan değerlendirmesinde de Bağımsızlık Yolu’nun sözü edilen bazı pozisyonlarının daha da geliştirildiğini gözlemlemekten mutluluk duymaktadır.
KSP, bu nedenlerle, Milletvekilliği Ara Seçimi’nde BY adayı Umut Ersoy’u desteklemek kararı almıştır.
Bağımsızlık Yolu’nun desteklediğimiz bazı husus ve pozisyonlarını şöyle sıralayabiliriz:
1. Sınıf mücadelesine atfedilen önem,
2. Doğrudan Demokrasi’ye yapılan vurgu,
3. Kıbrıs sorununun çözümünde Anti-emperyalist mücadeleye yapılan vurgu.
B- Bağımsızlık Yolu’nun yetersiz, eksik ve hatalı bulduğumuz, geliştirilmesine, eksikliklerinin giderilmesine ve hatalardan arındırılmasına katkı koymak amacıyla eleştirdiğimiz hususlar:
1. Sınıf mücadelesi hakkında
Kıbrıs Sosyalist Partisi, Bağımsızlık Yolu’nun sınıf mücadelesi vurgusunu önemser ve geliştirilmesi amacıyla alttaki eleştirilerini paylaşma ihtiyacı hisseder.
“Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir!”
(http://www.st-cyprus.co.uk/klasikler/marksengelssecmeyapitlar/komuenistpartimanifestosu) derken Marks ve Engels, kapitalist toplumda antagonist iki sınıfı burjuvalar ve proleterler olarak belirlerler;
Komünist Manifesto’dan okuyalım:
“Ne var ki burjuvazinin dönemi olan çağımızın başlıca özelliği, sınıf karşıtlıklarını basitleştirmiş olmasıdır. Giderek toplumun tümü birbirine düşman iki safa, birbirine doğrudan karşıt iki büyük sınıfa ayrılıyor: Burjuvazi ile proletarya.” (http://www.st-cyprus.co.uk/klasikler/marksengelssecmeyapitlar/komuenistpartimanifestosu)
Burjuvazi üretim araçları üzerinde mülkiyet sahibi olan ve ücretli emek sömürüsü yapan sınıfın bütününe verilen addır.
Proletarya ise üretim araçları üzerinde hiçbir mülkiyete sahip olmayan işçilerdirler.
Emekçiler diye adlandırılan kesim ise, hem terminolojik açıdan ve hem de sınıf mücadelesinin hedef ve amaçları bakımından farklı katmanları içeren bir kesimdir. Proletarya dışındaki bir takım emekçi kesimler, bir yandan kafa ve kol emeği harcayarak üretim yapıyorken, aynı zamanda da üretim araçları üzerinde özel mülk sahibi oluşlarından dolayı, çoğunlukla emek sömürüsü de yaparlar.
Emperyalizm koşullarında, bu üretim araçları üzerinde özel mülkiyet sahibi emekçiler büyüyen bir sürekli iflas ve mülksüzleşme, dolayısıyla da proletarya saflarına sürüklenme tehdidiyle karşı karşıya kaldıklarından, emperyalist ekonomiye karşı bir muhalefet geliştirmekteyken, aynı zamanda da özel mülk sahibi oluşlarından kaynaklı da sosyalizm/komünizm karşıtlığı içindedirler.
Bakın, Marks ve Engels Komünist Manifesto ’da bu kesimi nasıl tarif eder:
“Orta kesimler, küçük sanayici, küçük tüccar, zanaatçı, köylü, hepsi orta kesim olarak varlığını çöküşe karşı güvenceye almak için mücadele eder burjuvaziyle. Demek ki bunlar devrimci değil tutucudurlar. Dahası, gericidirler, tarihin çarkını geriye doğru döndürmeye uğraşıyorlar. Eğer devrimci iseler, proletaryaya geçiş önlerinde durduğu içindir bu ve o zaman şimdiki çıkarlarını değil gelecekteki çıkarlarını savunurlar, proletaryanın bakış konumuna geçmek üzere kendi konumlarını terk ederler.”
“Böylece burjuvazi, kendi ölümünü getirecek silahları yapmakla kalmayıp, o silahları kullanacak insanları da yaratmıştır —modern işçileri, proleterleri!”
“Bu aşamada işçiler, tüm ülkeye dağılmış ve rekabet yüzünden parçalanmış bir kitle durumundadır. İşçilerin kitlesel birlikteliği henüz kendi birleşmelerinin bir sonucu değil, kendi siyasal amaçları uğruna tüm proletaryayı harekete geçirmek zorunda kalan ve zaman zaman bunu hâlâ başarabilen burjuvazinin birleşmesinin bir sonucudur. Dolayısıyla bu aşamada proleterlerin mücadelesi, düşmanlarına karşı değil, düşmanlarının düşmanlarına, mutlakçı monarşinin kalıntılarına, toprak sahiplerine, sanayici olmayan burjuvalara, küçük burjuvalara karşıdır.”
“Sınıf mücadelesi” icat edilen, suni bir kavram değil, tersine, somut yaşamın dayattığı bir gerçekliktir. Marks ve Engels bu gerçekliği şöyle özetler;
“Burjuvaların kendi aralarındaki rekabet ve bundan doğan ticaret krizleri, işçi ücretlerinde sürekli daha fazla dalgalanmaya neden olur; makineleşmenin artan bir hızla gelişmesi ve sürekli daha iyileşmesi, işçilerin bütün yaşamsal konumlarını güvensizleştirir; tek tek işçilerle tek tek burjuvalar arasındaki çatışmalar giderek daha çok iki sınıf arasındaki çatışma niteliğine varır.”
“Zaten aynı nitelikteki pek çok yerel mücadelenin ulus ölçeğinde bir mücadele, bir sınıf mücadelesi olarak yoğunlaşması için yalnızca birleşmeye ihtiyacı vardı. Ama her sınıf mücadelesi siyasal bir mücadeledir.”
“Proleterlerin bir sınıf olarak ve böylece bir siyasal parti olarak örgütlenmeleri, işçilerin kendi aralarındaki rekabet yüzünden her an yeniden parçalanıyor. Ama her seferinde yine oluşuyor, daha güçlü, daha sıkı ve daha büyük çapta.”
“Bunun dışında, gördüğümüz gibi, sanayinin ilerlemesiyle egemen sınıfın pek çok kesimleri bütünüyle proletaryanın içine fırlatılırlar, ya da en azından yaşam koşulları bu tehdit altındadır. Bunlar da proletaryaya pek çok eğitim öğesi sunar.”
“Günümüzde burjuvazinin karşısında yer alan tüm sınıflar içinde yalnızca proletarya gerçekten devrimci sınıftır. Öteki sınıflar göçüp gitmekte ve büyük sanayinin gelişimiyle çökmektedirler, proletarya ise büyük sanayinin en kendine özgü ürünüdür.”
“Burjuva sınıfının esas varlık ve egemenlik koşulu, servetin özel ellerde birikmesidir, sermayenin oluşması ve artmasıdır; sermayenin koşulu ise ücretli emektir. Ücretli emek yalnızca işçilerin kendi aralarındaki rekabete dayalı. Taşıyıcısı ister istemez ve engelsizce burjuvazi olan sanayinin ilerlemesi, işçilerin rekabet yoluyla yalıtılması yerine onları bir araya getirerek devrimci birleşimlerini sağlamakta. Demek ki büyük sanayinin gelişmesiyle burjuvazinin üretim yaptığı ve ürünü sahiplendiği kendi temeli ayağının altından çekilmekte. Burjuvazi her şeyden önce kendi mezar kazıcılarını üretiyor. Onun yıkılması da proletaryanın zaferi de aynı oranda kaçınılmaz.”
“Bu anlamda komünistler, kuramlarını: özel mülkiyetin kaldırılması, diye tek bir sözle özetleyebilirler.”
İşte bu nedenlerle, sosyalizm ve komünizmin “mimarı” proletaryadır, emekçiler değildir.
Kıbrıs Sosyalist Partisi, Bağımsızlık Yolu’nu “emekçilerin partisi” söylemini bu çerçevede yeniden gözden geçirmeye davet eder.
2. Doğrudan Demokrasi hakkında
Demokrasi, bir sınıfın diğer sınıflar üzerinde baskı kurarak oluşturduğu bir yönetim şeklidir. Bu anlamıyla demokrasi aslında sınıf diktatörlüğünden başka bişey değildir.
Sınıfların ortadan kaldırılmasıyla, demokrasi de gereksizleşecek ve ortadan kalkacaktır.
Kıbrıs Sosyalist Partisi, Bağımsızlık Yolu’nun doğrudan demokrasi hakkında ortaya koyduğu görüşleri fazlasıyla önemsemektedir.
Kıbrıs Sosyalist Partisi, Bağımsızlık Yolu’nun doğrudan demokrasi konusundaki fikirlerinin sürekli genişlediğinin, daha bir anlam kazanmakta olduğunun farkındadır ve daha da gelişmesini teşvik etmek ister.
25 Haziran Ara Seçimi nedeniyle yaptıkları açıklamada Bağımsızlık Yolu şöyle diyor:
“Bağımsızlık Yolu, temsili demokrasinin sınırlarının bilincinde olan sosyalist bir partidir. Halkın beş yılda bir oy vererek tüm iradesini bir grup seçkin kişiye devrettiği, daha sonra da “siyasete yani yönetme ve karar alma pratiğine karıştırılmadığı” temsili demokrasi, bizim görüşümüzce demokrasinin en ilkel biçimidir.”
Burada, Bağımsızlık Yolu’ndan yoldaşlar “ilkellikten” bahsederken geri kalmışlığı anlatmak istiyorlarsa katılıyoruz, temsili demokrasi miyadını doldurmuş, artık işe yaramayan, tarihin çöplüğüne atılması gereken bir demokrasi modelidir.
Ama “ilkellikten” eskilik kastediliyorsa, doğrudan demokrasi en eski demokrasi şekillerinden biridir; Antik Yunan şehir demokrasisidir doğrudan demokrasi. Kadınlar ve köleler dışında, “özür vatandaşların” katılımıyla gerçekleştirilen, ama bu yönüyle de “ilkel” bir yönetim tarzıydı.
Bugün bahsettiğimiz doğrudan demokrasi, mikro çip teknolojisi yardımıyla “ilkellikten” kurtulacak, aynı zamanda da gerici, bu anlamda da “ilkelleşmiş” temsili demokrasinin yerini alacak olan demokrasi türüdür.
Bağımsızlık Yolu açıklamasından okumaya devam ediyoruz:
“Doğrudan demokrasi, halkın beş yılda bir değil günde birden fazla kez
Siyasi konulara dair söz söylemesi, tercihte bulunması, uygulamaya katılması anlamına gelir.”
Kısacası, halkın gerçek anlamda kendi kendini yönetmesi anlamına gelir.
“Gelişen teknoloji yardımıyla cep telefonlarımızdan dahi günde birkaç kez katılabileceğimiz referandumlar, işyeri komite ve konseyleri, mahalle komiteleri ve seçilmişleri geri çağırma hakkı gibi unsurlar; doğrudan demokrasinin en bilinen araçlarıdır.”
Doğrudan Demokrasi anlayışı, KSP öncülleri yoldaşlarımız tarafından 1980’lerde oluşturulan, kanımızca Marksizm-Leninizm’e yapılan katkılardan biridir. Bu konuda detaylı bilgi için şu linke tıklayın:
http://www.st-cyprus.co.uk/stc-resources/BilgisayarCaginda.pdf
Bize göre, mikro çipin icadı, zamanında buharlı makinenin icadı gibi devrim niteliğinde bir icaddır. Buhar makinesi sanayi devrimine zemin hazırlamıştır. Mikro çip teknolojisi de komünizmin alt yapısını hazırlayan bir gelişmedir.
“Buhar, elektrik ve otomatik vargel, yurttaş Barbés, Raspail ve Blanqui’den bile çok daha tehlikeli bir karaktere sahip devrimcilerdi.” (K. Marx, Halkın Gazetesi Yıldönümündeki Konuşması, Nisan 14, 1856; Londra)
Bu anlamda mikro-çipler bugünkü devrimcilerden çok daha tehlikeli bir karaktere sahip devrimcidir.
Bize göre, elektrifikasyon + mikro çip + proletarya diktatörlüğü = komünizm.
Bu anlamda, mikro çip teknolojisinin olanaklı ve hatta zorunlu kıldığı demokrasi türü doğrudan demokrasi, insanlığın yaşayacağı son demokrasi türü olacaktır.
Doğrudan demokrasi sayesinde, her türlü sorun insanların doğrudan ve sürekli kararları doğrultusunda ele alınıp tartışılacak, karar verilecektir.
Doğrudan demokrasi, sadece bir oy verme ve siyasal yönetim tarzı değil, aynı zamanda bir planlama ve üretim tarzıdır. Aynı şekilde bir denetim mekanizmasıdır doğrudan demokrasi.
Kısaca, doğrudan demokrasi, demokrasiyi gereksiz kılacak komünist topluma giden yolun taşlarını döşeyecek olan demokrasi türü olacaktır.
3. Anti-emperyalist mücadele hakkında.
Kıbrıs Sosyalist Partisi ile BARAKA/Bağımsızlık Yolu arasında, anti-emperyalist mücadele ile ilgili geçmişte bir dizi polemikler yürütülmüştür. Tekrardan okunmasında yarar gördüğümüz için linkleri buraya bırakıyoruz.
http://www.kibrissosyalistpartisi.com/yazismalar/barakadan-oneriler/
http://www.kibrissosyalistpartisi.com/yazismalar/bagimsizlik-yolu-marxi-nasil-savunuyor/
Burada üzerinde durmak istediğimiz, daha doğrusu dikkate çıkarmak istediğimiz iki konu var.
Birincisi; Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi 25 Haziran 2023 Pazar gün gerçekleşecek olan Milletvekilliği Ara Seçimi konusunda aktarılan değerlendirmesinde de vurgulanan şu düşünceleri önemsediğimizi tekrardan vurgulamak istiyoruz:
“Patronların at koşturduğu siyaset arenasını emekçi sınıfların mücadelesi ile sarsmak hiçbir zaman bugünkü kadar acil bir ihtiyaç olmamıştır.”
“Siyasetimize emeğin damgasını vurmanın, patronların karşısına başta Meclis olmak üzere her yerde çıkmanın, sermayedarların rahatını her yerde bozmanın zamanı gelmiş de geçmektedir!”
“Bu ara seçimde de seçim manifestosunu zenginleştirmek için Bağımsızlık Yolu Muhalefet Programı’ndan yararlanan çeşitli adayların varlığını gözlemliyoruz. Ancak hatırlatmak isteriz ki sınıf mücadelesi, soframıza süs niyetine koyacağımız bir buket çiçek değildir! Tüm siyasi kavgamızı sınıfsal bir perspektiften kurmadıkça, tüm siyasetimizi emek mücadelesi zemininden örmedikçe, o sloganlar seçim manifestolarında eğreti durur, eğreti duracaktır! Unutulmamalıdır ki yaşadığımız tüm sorunların çözümünde umut emekçilerdedir. Çözüm sınıf mücadelesinden geçmektedir!”
Evet, “hatırlatmak isteriz ki sınıf mücadelesi, soframıza süs niyetine koyacağımız bir buket çiçek değildir!” Ve, öyle olmaması için sınıf mücadelesi proleter sınıf mücadelesi olmalıdır. Proleter sınıf mücadelesi, proletaryanın diktatörlüğünü yaratmayı ve giderek tüm sınıfları ortadan kaldıracak olan sınıfsız toplumu, komünist toplumu yaratmayı önüne koymalıdır. Ve, bu hedefin layıkıyle başarılabilmesi için burjuvaziyle tüm bağların kopartılması, burjuva düzenin devamına hizmet edecek “ehven-i şer” politikaların terkedilmesi gerekmektedir.
Yani, burjuva cephenin karşısına proleter bir cephenin çıkarılması, burjuva muhalefet yerine, proleter muhalefetin örülmesi gerekmektedir.
Bağımsızlık Yolu’nu, geçmişte burjuva muhalefetle (TDP/TKP ve Akıncı siyaseti) olan ilişkilerini gözden geçirmesini önermek istiyoruz.
İkincisi; Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi 25 Haziran 2023 Pazar gün gerçekleşecek olan Milletvekilliği Ara Seçimi konusunda aktarılan değerlendirmesinde de vurgulanan şu düşünceleri de oldukça önemsediğimizi tekrardan vurgulamak istiyoruz:
“Kıbrıs’ın ikiye değil üçe bölündüğünü, her yerinin işgal altında olduğunu ve başta İngiliz Üsleri olmak üzere tüm yabancı ordulardan arındırılmadıkça bağımsız olamayacağını savunan biziz!”
“Kıbrıs sorunu çözüldükten sonra değil, Kıbrıs sorununu çözmek için emek mücadelesine yaslanan biziz!”
“Bizim tek umudumuz emekçilerde, çözüm sınıf mücadelesinde!”
Buna rağmen, alttaki paragraftaki şekilde özetlenen Kıbrıs sorununa çözüm perspektifinin sorunlu olduğunu düşünüyoruz.
“Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi yukarıda sıralanan tüm değerlendirmeler ışığında; sınıf mücadelesinin bayrağını yükselten, emekçilerin siyasette özne olması için mücadele eden ve ülkemiz Kıbrıs’ın anti-emperyalist bir mücadele ile yeniden birleştirilerek, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Elen halklarının siyasi eşitliğine dayalı bir federasyon ile bağımsız bir ülke haline gelmesi gerektiğini vurgulayan…”
Geçmişte olduğu gibi, bu yazıda da “federasyon” modeli mutlaklaştırılmaktadır.
Halbuki, “federasyon” bir yönetim tarzıdır, sınıfsal bir içerik taşımaz. Kapitalist federasyon olabileceği gibi, sosyalist federasyon da olabilir.
Bu konuda da, geçmişte sosyal medyada karşılıklı yazılmış yazılarımız mevcuttur. Arzu edenler sosyal medyada bu yazışmalara bakabilir.
Sonuç olarak, tüm bu ve buraya almadığımız eleştirel yaklaşımlarımıza rağmen, vurulamak isteriz ki;
Kıbrıs Sosyalist Partisi olarak bizler, Bağımsızlık Yolu’nun diğer küçük burjuva partilerin dışında tuttuyoruz.
Emperyalizme kulluğu marifet sayan diğer küçük burjuva siyasal akımların tersine Bağımsızlık Yolu’nun sınıf mücadelesine, anti-emperyalizme ve doğrudan demokrasiye vurgu yapmasını önemsiyoruz ve destekliyoruz.
Önümüzdeki ara seçim sürecinde bu görüş ve pozisyonların benimsenmesi ve geliştirilmesi için, gücümüz oranında katkı koyacağımızı duyurmak istiyoruz.
Kıbrıs Sosyalist Partisi
Merkez Komitesi
24 Mayıs 2023