Korona Virüsüne Karşı Halkımıza ve İdari Otoritelere Çağrı;
Vefakâr halkımız,
Olağan üstü koşullar yaşıyoruz. İnsanlık olarak yeni bir trajedi ile karşı karşıyayız. COVİT 19 virüsü dünyayı kasıp kavuruyor. Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan bu virüs tüm dünyaya yayıldı.
Dünya çok ciddi bir salgın hastalıkla karşı karşıya. Neredeyse bir çok önemli ekonomik ve sosyal faaliyet durmuş veya ertelenmiş durumda. Çin’de ve Avrupa’da ciddi bir panik var. ABD Avrupa’dan hemen hemen tüm uçak seferlerini iptal etti. İtalya’nın tamamı karantinada. İngiltere’de, Hollanda’da, Almanya’da, Fransa ve İspanya’da salgın hızla yayılıyor. Dünya hastalığın yayılmasını önlemeye çalışıyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hastalığın pandemik (dünya çapında bir salgın) olduğunu resmen ilan etti.
Okulların tatil edilmesi, uçuşların ve neredeyse tüm sosyal etkinliklerin iptal edilmesi, ekonomide çok büyük zararlara yol açmaktadır. Özel sektör çalışanları ne yapacaklarını bilemez durumdadır. Büyük sermaye çalışanlarını ücretsiz izne çıkarmaya veya işten çıkarmaya hazırlanmaktadır. Küçük esnaf daha şimdiden perişan…
Corona virüs gibi vakaların üstesinden gelmek planlı ekonomi, bilimsel ve planlı mücadele ile mümkündür. Planlama tecrübesi olmayanlar bunu başaramazlar.
Aslında olağanüstü koşullarda yaşatılmaya zorlandık. Bu durum halkın seçeneği değildir. Bu virüsün adaya gelmesinin müsebbibi açgözlü, basiretsiz, vizyonsuz, bilimsellikten uzak yönetici sınıflardır.
Virüs Çin’in dışına taşarken den şimdi alınan seyahat önlemleri alınsaydı adaya virüsün gelme olasılığı minimum olurdu.
Böylesine insani bir konuda adamızın iki tarafındaki idari otoriteler işbirliği yapmak yerine, kısır siyasi çekişmelerle uğraşmaktadırlar. Kuzeyde, bu çok tehlikeli salgına karşı önlem alma çabaları, hükümet edenler ile cumhurbaşkanı arasında cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik avantaj sağlama yarışına dönüştürülmüştür. Taraflar el ele verip sorunu göğüslemeye çalışmak yerine dalaşmayı seçerek ortak hareket etme niyetinde olmadıklarını göstermektedirler. Kıbrıs’ımızın iki yarısını yönetme iddiasındaki dar kafalı siyasiler, halkın sağlığını düşünerek doğabilecek krizi yönetebilecek önlemler almak, hastanelerin eksikliklerini gidermek yerine birbirlerine karşı siyasi manevralar peşindedirler. Hastalığın yayılması halinde ne güneyin ne de kuzeyin hastanelerinde yeterli solunum cihazı bile yoktur. Ne yapılacağını bilen yeterince eğitimli personel de yoktur!
Kuzey Kıbrıs’taki yönetimin bir diğer sıkıntısı da TC egemenlerinin talimatlarının dışında iş yapamama özellikleridir! Bu nedenle bölgede alınması gereken tedbirleri layıkıyla almayışları bir yana, 13 mart gecesi açıklanan bakanlar kurulu kararlarını 14 mart sabahı tekrar gözden geçirerek Ankara’dan aldıkları talimat çerçevesinde alınan tedbirleri gevşetmişlerdir. Bu konuda İtalya ve İspanya’da alınan önlemler örnek alınarak daha ciddi önlemler almamız mümkündür. Önlem almada benzer bir laçkalık Güney Kıbrıs’taki yönetim için de söz konusudur. Güney Kıbrıs liderliğinin aldığı önlemler Kuzeydekilerden de daha geridir. Bu da tehlikenin ne kadar büyük olduğunun ayırdında olmadıklarını göstermektedir.
Korona Virüs, bir kişiden diğerine yakın temas ve dokunma yoluyla bulaşan bir virüstür. Bu nedenle, insanlar arası yakın teması engelleyerek, yayılmasının önüne büyük oranda geçilebilir. Bu nedenle, acil hizmetliler dışında herkesin on beş günlüğüne kendini eve kapatmasının en etkili ve acil önlem olacağını düşünüyoruz. Bu durum halkın mağduriyetlerini en aza indirecek önlemlerle takviye edilmelidir.
Derhal iki toplumlu ortak bir kriz masası kurulmalıdır. Acil ihtiyaçlar için gıda dağıtım kurumları, fırınlar, eczaneler ve benzin istasyonları çalışır durumda olmalıdır. Bireyler sadece acil ihtiyaçların giderilmesi için
KRİZ MERKEZİ’NDEN izin alınarak ve kontrollü bir şekilde sokağa çıkmalıdır.
ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER:
1. Siyasal boyut:
Kuzey ve güney arasında ORTAK bir KRİZ MASASI kurulmalı. Bu masada;
a) tıp uzmanları,
b) sağlık örgütü temsilcileri,
c) sendika temsilcileri yer almalı ve hükümetlere tavsiye kararları üretmeli. Kararlar eş zamanlı olarak halka duyurmalıdır.
2. Ekonomik boyut: a) Hem devlet çalışanları, hem de özel sektör çalışanları ödenekli izinli kabul edilmelidir. İşçilerin çalışmadıkları gün tam yevmiye ile izinli olmaları ve iş garantileri korunmalıdır(zorluk yaşayacak küçük işletmelere devlet desteği sağlanmalıdır)
b) Tıbbi harcamalar için (solunum cihazı, ilaç vs.) ORTAK uluslar arası yardım çağrısı yapılmalı(AB, UNICEF, DSÖ vs.)
c) Elektrik, gaz ve internet hizmetleri HİÇBİR nedenle aksatılmamalı. Kimsenin borcundan dolayı elektrik ve internet kullanımı engellenmemeli. Bu uygulamayı reddeden şirketler kamulaştırılmalıdır. Sokağa çıkma yasağı süresince, devlet tarafından evlere tüp gaz dağıtımı yapılmalıdır. Belediyeler evlere kullanım amaçlı su tedarikini aksatmamalı ve buna ek olarak sokağa çıkma yasağı süresince evlere içme suyu servis edilmelidir.
d) Dar gelirli, yoksul ve işini kaybettiği için gelirsiz kalan bireylere ve ailelerine, özellikle göçmen işçilere ve talep eden her birey ve aileye devlet tarafından günlük yiyecek ve içecek dağıtımı örgütlenmelidir.
e) Tüm borç faizleri ve taksit ödemeleri bu süre zarfında dondurulmalıdır. Alacak, verecek, kira, banka borçları vs.ler ertelenmelidir.
3. Sosyal boyut:
a) Tüm radyo ve TV kanallarından ve yazılı basında, KRİZ MERKEZİ kontrolünde bilgilendirici yayınlar yapılmalıdır.
b) Tüm cenaze işlemleri BELEDİYELER tarafından ve ücretsiz yapılmalıdır.
c) Bu süre zarfında eğitim hizmetleri internet ve radyo-TV kanalları üzerinden yapılmaya çalışılmalıdır.
İşçiler Emekçiler her türlü doğal afetten ve salgın hastalıklardan en çok etkilenen kesimdir. Büyük sermaye sahipleri salgından kaçmak için yeraltına inşa ettikleri lüks sığınaklarında barınırken bizler her an için hastalık ve ölüm tehlikesi ile karşı karşıyayız. İnsanlığa yaşatılan her sıkıntının ana kaynağı emperyalizmdir! Kalıcı barış ve huzur için Emperyalizmi yıkma mücadelemizi yılmadan südüreceğiz.
Kıbrıs Sosyalist Partisi Merkez Komitesi