Bizim Temel sorunumuz egemenlik ve irade sorunudur. Kıbrıs halkının kendi ülkesine egemen olması ve kendi iradesine sahip olması sorunudur. Bölgede çok büyük ekonomik ve askeri çıkarları bulunan Anglo Amerikan emperyalizmi Kıbrıs’ı kendi denetiminde bulundurmak için savaş örgütü NATO’yu kullanarak adamızda yaşayan iki büyük toplumu birbirine düşürdü. Kıbrıs’ı böldü. Ada üzerinde uluslararası hukuka ters bir durum yaratarak iki ayrı devlet oluşturdu. Tam 49 yıldır bu iki toplumu Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen sözde bir barış anlaşması ile iki bölgeli ve iki toplumlu federal bir yapıda yeniden bir araya getirecekleri yalanı ile oyalıyorlar. 49 yıldan beri bu amaçla yürütülen ‘toplumlar arası görüşmeler’ başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Çünkü toplumlar arası görüşmeleri sürdürenler aslında iki toplumun temsilcileri değil emperyalist güçlerin temsilcileri ve işbirlikçileridir. Kıbrıs halkının gerçek iradesi bu görüşmelerde temsil edilememektedir.
Buna rağmen ülkemizde KSP dışındaki tüm siyasi partiler, sağda olsun, solda olsun ülkenin geleceğini bu görüşmelerin sonuçlanmasına endekslemişlerdir. Hala daha görüşmelerden medet ummakta ve bu temelde Kıbrıs halkına kah ümit pompalamakta kah hayal kırıklıklarına uğratmaktadırlar.
Görüşmeleri sürdüren taraflar aslında Kıbrıs sorununu yaratan taraflardır. Sorunu yaratanların sorunu çözmek isteyeceklerini düşünmek safdillik olur. Bunların sorunu çözmek gibi bir niyetleri yoktur. Bunların en iyi ihtimalle yapmak isteyecekleri yaratmış oldukları statükoyu meşrulaştırmaktır. Ülkemizin ve halkımızın bölünmüşlüğünü kalıcı hale getirmektir. Bu amaçla halk kitlelerini bezdirerek istedikleri sonucu empoze etme çabası içindedirler.
Bu nedenle şimdilerde adamızın hem kuzeyinde hem de güneyinde işbirlikçiler, burjuva partiler, kilise gibi kurumlar iki devletli çözümden bahsetmeye başladılar! Bizler solda seçimlere katılalım mı katılmayalım mı diye tartışıp dururken emperyalist güçler ve onların yerli işbirlikçileri yeni senaryolarını devreye koymaya hazırlanıyorlar.
7 Ocak seçimlerinden hemen sonra yeni senaryo sahnelenmeye başlayacaktır. Meclise girecek olan muhtemelen 2 veya 3 sağ parti ile 2 veya 3 ‘sol’ partiye “Rumlar hiçbir tavize yanaşmıyorlar, çözümsüzlükte ısrar ediyorlar” yalanını söyleterek, “bu durum kabullenilemez, biz de kendimize başka bir yol çizeriz” dedirtecekler. Bunu daha şimdiden Mustafa Akıncı dillendirmeye başlamıştır. Tufan Erhürman da Kanal T’de 29 Kasım gecesi çıktığı programda benzer görüşleri dillendirmiştir. Halbuki garantilerde ısrar ederek burjuva emperyalist NATO’cu bir çözüme bile engel olan Türkiye liderliği, işbirlikçi Kıbrıslı Türk liderlik ve Kıbrıslı Türk burjuva partileridir. Bu partiler UBP, DP, YDP, MDP ve HP ile sınırlı değildir CTP, TDP ve TKP de bunların arasındadır. Bu sol görünümlü sağ partiler de garantilerin sürmesinden yani çözümsüzlükten yanadır. Burjuva bir çözüme bile karşı olmaları boşuna değildir. Çözümsüzlük Türkiye Cumhuriyetini yönetenlerin bilinçli bir tercihidir. Neden mi?
Çünkü Türkiye Cumhuriyetinin amacı emperyalist büyük güçlerin Kıbrıs sorununu uluslararası hukuk çerçevesine yerleştirememelerinden yararlanarak adanın kuzeyini uzun vadede kendi sınırları içine katmak, vilayetleştirmektir. Bu sonucu elde edene kadar da Güneydeki işbirlikçilerle pazarlık yapmak suretiyle Kıbrıs’ın kuzeyini Tayvan modeli bir oluşuma dönüştürmektir. Türkiye’nin kuzey Kıbrıs’a yapmakta olduğu yatırımlar, taşıdığı nüfus ve bölgenin yönetilmesini kendisi için kolaylaştırmak açısından almakta olduğu önlemler (KKTC’nin her bakanlığına kurulan koordinasyon ofisleri) Bu niyetin açık göstergeleridir.
Buna rağmen sağ partilerin yanında ‘sol’ da bulunan partiler de özünde bu gidişatı onaylamaktan başka bir anlama gelmeyen ‘toplumlararası görüşmeler’ üzerinden çözüm politikalarına destek vermeye devam etmektedirler. Biz Kıbrıs Sosyalist Partisi olarak, halkımıza karşı sorumluluklarımızın bilincinde meydanı tamamen burjuvaziye terk etmeyerek mücadelemizi sürdürme kararlılığındayız.
Kuşkusuz bu mücadele seçim süreciyle sınırlı değildir. Seçimden önce olduğu gibi seçimlerden sonra da emekçilerin sömürülmesine dayalı kapitalist dünya düzenini kökten değiştirme mücadelemiz sürecektir. Bu amaçla işçi sınıfının örgütlülüğü, tüm çalışanların sendikalaşma hakkı, tüm çalışanlara bedava eğitim, sağlık, su ve elektrik temini, eşit işe eşit ücret ödenmesi, kadın ve erkek arasında tam anlamıyla gerçek bir fırsat eşitliği sağlanması ve ülkemizim bağımsızlığı, halkımızın iradesine özgürce sahip çıkabileceği birleşik ve doğrudan demokratik Bir Kıbrıs ve Dünya için devrimci mücadelemiz sürecektir.
Tüm işçi, emekçi ve devrimci aydınları emeğin kurtuluşu için, insanlığın özgürlüğü için emperyalist barbarlığa son vermek için yürüttüğümüz bu onurlu kavgaya omuz vermeye davet ediyoruz.
KSP Merkez Komitesi