KIBRIS SOSYALİST PARTİSİ (KSP) PROGRAMI (2007)

KIBRIS SOSYALİST PARTİSİ (KSP) PROGRAMI (2007)
Bu yazıyı paylaş

KIBRIS SOSYALİST PARTİSİ (KSP) PROGRAMI

 

(II. Genel Kurulda onaylanan) 

“Bugüne dek yaşanan tüm tarih, sınıf savaşlarının tarihidir.”

K. Marx ve F. Engels

 

1. KSP’NİN AMACI VE DÜNYAYA BAKIŞI

 

1.1. KSP’nin Amacı

Kapitalist toplumun iktisadi evrimi, emekçinin kendi üretim araçlarına özel mülk olarak sahip olması temeline dayanan küçük işletmeyi iflasa götürür. Doğa yasaları kesinliğindeki bu evrim, emekçiyi, üretim araçlarından ayırır ve onu mülksüz proleter haline getirir; üretim araçları nispeten az sayıda kapitalistlerin ve büyük mülk sahiplerinin tekeli haline gelir.

Üretim araçlarının bu tekelleşmesi parçalanmış küçük işletmelerin dev işletmeler tarafından safdışı edilmesiyle, aletin makine şeklini almasıyla ve nihayet insan emeğinin verimliliğinin olağanüstü büyümesiyle sıkı sıkıya bağlıdır. Ama bu dönüşümün bütün avantajları kapitalistlerin ve büyük toprak sahiplerinin tekelinde kalır. Proletarya, küçük burjuvalar ve yoksullaşmakta olan köylüler için bu, yaşam güvensizliklerinin, yoksulluğun, zulmün, köleleşmenin, alçalmanın sömürünün gittikçe artması demektir.

Proleterlerin sayısı ne kadar artarsa işsizler ordusu o ölçüde büyür, sömüren ile sömürülenler arasındaki çatışma o ölçüde derinleşir, burjuvazi ile proletarya arasındaki sınıf mücadelesi, modern toplumu iki hasım kampa bölen ve bütün sanayileşmiş ülkelerin ortak özelliği olan bu mücadele, o ölçüde daha amansız bir durum alır.

Mülk sahipleri ile mülksüzler arasındaki uçurum, kaynağı kapitalist üretim tarzının önünde bulunan bunalımlar tarafından daha da derinleşir; o bunalımlar ki, her geçen gün daha geniş ve daha yıkıcı olmaktadırlar, genel güvensizliği toplumun normal durumu haline getirmektedirler ve bugünkü toplumun üretici güçlerinin bu toplum için gereğinden fazla büyüdüğünün, üretim araçlarının özel mülkiyetinin bu üretim araçlarının akla uygun biçimde kullanılmasıyla ve tam gelişmesiyle bağdaşmaz hale geldiğinin kanıtı olmaktadır. Eskiden üreticiye ürünün mülkiyetini sağlayan üretim araçlarının özel mülkiyeti, bugün orta köylülerin, zanaatçıların ve küçük esnafın mülksüzleştirilmesine ve çalışanların emeğinin ürününe, çalışmayanların –kapitalistlerin, büyük mülk sahiplerinin—sahip çıkmalarına yol açmaktadır. Ancak üretim araçlarındaki—toprağın, madenlerin, hammaddelerin, aletlerin, makinelerin, taşıtların –kapitalist özel mülkiyetin, toplumsal mülkiyete dönüştürülmesi ve meta üretiminin sosyalist üretime dönüştürülmesi, toplum için ve toplum tarafından yerine getirilen üretim biçimine dönüştürülmesi sayesinde, büyük işletmelerin ve toplumsal emeğin durmadan artan verimliliğinin şimdiye dek sömürülmüş olan sınıflar—işçi ve emekçiler—için, bugünkü gibi yoksulluk ve zulüm kaynakları olmaktan çıkmasını, mutluluğun uyumlu ve evrensel bir yetkinleşmeye doğru gidişin, kaynakları haline gelmesini sağlayabilir.

Bu toplumsal değişme, sadece proletaryanın değil, bugünkü durumdan acı çeken insanlığın tümünün kurtuluşu demektir. Ama bu, ancak işçi sınıfının eseri olabilir. Çünkü bütün öteki sınıflar, kendilerini bölen çıkar kavgalarına karşın, üretim araçlarının özel mülkiyeti alanında bulunmaktadırlar ve bugünkü toplumun temellerinin korunmasını ortak amaç sayarlar.

İşçi sınıfının kapitalist sömürüye karşı mücadelesi zorunlu olarak siyasi bir mücadeledir. İşçi sınıfı, siyasal hakları olmadan iktisadi mücadelesini veremez, iktisadi örgütlenmesini geliştiremez. Bu sınıf, siyasal iktidarı almadan, üretim araçlarının, toplumun mülkiyetine geçişini gerçekleştiremez.

Avrupa’da doğan ve dünyaya yayılan kapitalist üretim tarzı, Kıbrıs’ı da içine aldı.  Emperyalist kapitalizmin bütün çelişkileri bugün Kıbrıs’ın kapitalist toplumunda kendini en açık çıplaklığı ile yansıtıyor. Burjuvazi ve proletarya arasındaki antagonizma, yerli ve yabancı burjuvalar arası çıkar çatışmasının yarattığı gerici ulusal çatışmalar ve etnik temizlik harekatları günümüzün tablosunun parçalarıdır.

Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk burjuvazisi sömürü ve etki alanlarını koruma ve genişletme savaşımında “anavatan” teorilerine—ENOSİS ve TAKSİM—ve self-determinasyon sloganlarına sarılarak yığınları kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmekte, milliyetçi-şoven temelde soykırım ve katliamlara girişerek emperyalist sömürü siyasetini en etkin bir şekilde uygulamaktadır. Nitekim, 1955-1959, 1963-1964, 1967 çatışmaları, 1974 CIA güdümlü faşist darbe ve onun ardından adanın Türkiye’nin askeri müdahalesi bir dizi baskıyı ve sefaleti de beraberinde getirmiştir. Burjuvazinin self-determinasyonu gerici ve emperyalist bir self-determinasyondan öte bir şey değildir. Türkiye’den getirilen ve Kıbrıs’ın kuzey bölgesine yerleştirilen kolon nüfusla adanın demografik yapısını değiştirmeyi amaçlayan Türk ve Kıbrıslı Türk hakim sınıfları Kıbrıslı Türk işçi, yoksul köylü ve emekçilerini Avrupa’ya ve dünyanın diğer yerlerine göçe zorlayarak, adada yaşayanları siyasi, kültürel ve ekonomik alanlarda zorla asimle ederek TAKSİM’i tam anlamı ile gerçekleştirmeyi amaçlıyorlar. Ayni şekilde ‘Bağımsız Kıbrıs’ siyaseti ile yola çıkan Kıbrıslı Rum büyük burjuvazisi, Kıbrıs’ta siyasi hakimiyeti eline geçirmek amacıyla Kıbrıslı Türkleri adadan yok etmeyi amaçlıyor.

Emperyalizm, amacına ulaşmak için işçi sınıfının üst kademelerinden bir kısım zümreyi rüşvetle (mevki, vb.) kendi yanına alarak proletaryanın militan örgütlenmesini engellemekte ve onları kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktadır. Bu nedenle, proletaryanın en güçlü devrimci örgütü sadece Sosyalist Partisi olabilir.

KSP’nin temel amacı işçi sınıfının bu mücadelesine bilinç, birlik kazandırmak ve önderlik ederek zorunlu hedefine yönelmesini sağlamaktır.

Marx ve Engelsin devrimci diyalektik materyalizmini savunan ve gerçeklerin devrimci dönüşümlerle olabileceğinin propagandasını yapan Partimiz, her türlü burjuva felsefelerine ve bunlara dayanan teorik ve pratik oportünizme karşı savaşım verir. Reformizmin her türlü sınıfsal barış teorilerini ve eylemlerini teşhir eder.

1.2. KSP’nin Dünyaya Bakışı

Sanayi kapitalizmi dönemi esas olarak ‘serbest rekabetçilik’ dönemi idi. Bu dönemde kapitalizm hala işgal edilmemiş sömürgelerin paylaşılması ve onların silah zoruyla, istila edilmesi yoluyla, kapitalizmin bütün yerküre üzerinde görece düzenli bir gelişim ve genişleme gösterdiği evreydi. Bu arada kapitalizmin iç çelişkileri kesintisiz biçimde büyümekte ve bunların ağır yükü her şeyden önce sistemli biçimde yağmalanan, yıldırılan ve köleleştirilen sömürgeler periferisine yığılıyordu. Bu dönemi, 20. yüzyılın başında, kapitalizmin sıçramalı, çelişki dolu gelişiminin, serbest rekabetin yerini hızla tekelciliğin aldığı dönem, emperyalizm izledi. Daha önceki bütün “özgür” sömürgelerin artık paylaşılmış bulunduğu bu dönemde sömürgelerin yeniden paylaşılması ve etki alanları için girişilen çatışmalar, giderek, daha çok bir silahlı savaş niteliğine bürünmüştür.

Böylece, kapitalizmin dünyayı saran çelişkileri, en berrak ifadelerini emperyalizm (finans kapital) döneminde buldular. Emperyalizm, kapitalizmin tarihi bakımından yeni bir biçimi, kapitalist dünya ekonomisinin değişik öğeleri arasında yeni bir ilişki ve kapitalist toplumun temel sınıfları arasındaki ilişkilerde bir biçim değişikliğidir.

Bu yeni tarihi dönem, kapitalizmin işleyiş yasalarının sonucu olarak ortaya çıktı. Dünya kapitalist ekonomisinin değişik parçaları ile kapitalist toplumdaki temel sınıflar arasında yeni ilişkiler yaratarak kapitalizmin temel eğilimlerini ve işleyiş yasalarını, ve bunlarda var olan temel çelişkileri ve antagonizmaları kızıştırdı. Sermayenin birikimi ve merkezileşmesi yasaları, bankalar aracılığı ile çok güçlü tek uluslu ve çok uluslu kombinalar (karteller, tröstler) sistemini yarattı.  Endüstriyel sermaye ile banka sermayesinin iç içe geçmesi, genel sermaye sistemi düzenin büyük toprak mülkiyetini özümlemesi ve kapitalizmin tekelci niteliği, endüstriyel  kapital çağını finans kapital (emperyalizm) çağı ile değiştirdi. Feodal tekel ve ticaret sermayesi tekelinin yerini almış olan sanayi sermayesi döneminin “serbest rekabet”i,  şimdi finans kapitalin tekeline dönüştü. Fakat bu kapitalist tekeller rekabetten doğduğundan, rekabeti yok edemezler,(önemli) tam tersine tekeller arasındaki  rekabetler bir dizi derin ve büyük çelişkilere ve çatışmalara neden olurlar.

Sürekli artan ileri ve modern makineleşme, otomasyon, ve geniş enerji (elektrik, gaz, petrol, maden kömürü, vs.) tüketimi kapitalin organik kompozisyonunu artırırken kâr oranının azalmasına neden oluyor. Kârlar, artık azami tekel fiyatları ile dengelenmeye çalışılmaktadır. Fakat, kapitalizmin dengesiz gelişmesi, dünya kapitalist pazarının yeniden düzenlenmesini zorlamaktadır. Bazı eski emperyalist ülkeler belli başlı hammadde kaynaklarını kontrolleri altına alarak ve sermaye ihracında ön sıraları tutarken bazı emperyalist ülkeler de endüstri üretimi ve sermaye ihracı ile rekabete giriyorlar. Tekelci kapitalizm, sermaye ihracı ve azami kârlar için dünya pazarının ve ham madde kaynaklarının tekrardan bölüşülmesini kaçınılmaz hale getiriyor. Bu bölüşme, bazen emperyalistler arası anlaşmalarla, bazen emperyalistler arası guruplaşmalarla, bazen boykotlarla, bazen tarifelerle, bazen pazardaki meta fiyatlarını aşırı derecede düşürerek (damping), bazen tehditlerle, bazen yerel savaşlarla bazen de emperyalistler arası doğrudan savaşlarla gerçekleşir. Emperyalizm, yok etme araçlarını sürekli olarak bu amaçla mükemmelleştirmekte, bunları kullanmaktan da hiç çekinmemektedir. Birinci ve İkinci Emperyalist Dünya Savaşları ve sürekli olarak silahların modernleşmesi emperyalizmin geldiği noktayı, vahşetini, yok etme gücünü açık bir şekilde sergiliyor.

İşçi sınıfının çıkarları kapitalist üretim tarzının bulunduğu bütün ülkelerde aynıdır. Uluslararası ticaret genişledikçe ve dünya pazarı için üretim geliştikçe, bir ülkenin işçilerinin durumu giderek daha çok öteki ülkelerin işçilerinin durumuna bağlanmaktadır. Onun için, işçi sınıfının kurtuluşu, bütün dünya ülkelerinin işçilerinin ortak amacıdır. Bu gerçeğin bilinciyle, ülkemizde de işçi sınıfının çıkarları milliyeti ne olursa olsun, sınıf bilincine varmış tüm Kıbrıslı işçilerle ve bütün öteki ülke işçileri ile tam birlik halindedir.

Partimiz sınıf egemenliğinin ve sınıfların kendilerinin ortadan kaldırılması için, cinsiyet ya da ırk farkı gözetmeksizin, herkese eşit haklar uğruna mücadele edecektir. Bu fikirlerden hareket ederek, partimiz ücretli emekçilerin her türlü sömürülmesine ve ezilmesine  karşı mücadele edecektir.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Çin Halk Cumhuriyeti ve Sosyalist bloğa bağlı tüm ülkelerde sermaye iktidarının yeniden kurulması, devrimci ve sosyalist güçlerin saflarında derin yaralar açmış, yılgınlıklar yaratmıştır. Emperyalist burjuvazi, komünizmin artık öldüğünü, Marksizm-Leninizm’in geçerliliğini yitirdiğini yaymaktadır. KSP, insan toplumunun  doğal tarihsel gelişimindeki son durağın kapitalizm olduğuna inanmamaktadır. Sosyalist devrimin gerçekleştirildiği ülkelerde kapitalist restorasyonun gerçekleşmesi Marksizm-Leninizm’in öldüğünü kanıtlamaz. Tam tersine Marksizm-Leninizm’in gücünü yok etmek isteyen emperyalist burjuvazinin saldırılarını yoğunlaştırdığını gösterir. Bu gerçek, uluslararası proletarya ve ona bağlı güçlerin uluslararası sermaye karşısında geçici bir yenilgi aldığını gösterir. Bu geçici yenilgi tüm dünyada kapitalizme karşı sınıf mücadelesini geriletmiştir. Ancak sınıfsal çelişkileri, emek-sermaye çelişkisini, daha da keskinleştirmiştir. Buna bağlı olarak, proleter savaşım, bütün dünyada giderek artmakta ve büyümektedir.

Uluslararası sermaye bir dizi anlaşmalarla—IMF, Dünya Bankası, dünya ticaret örgütü(WTO)—proletaryaya karşı gücünü artırma çabası içindedir. Uluslararası sermayenin birbirine eklenen gücünü ancak dünya proleter devrimi yıkabilir.

Sosyalizme inanmış tüm kişi, grup ve partilerin en başta gelen görevi, kitleleri bilinçlendirmek, bütün kapitalist-emperyalist ülkelerin diplomatlarının marifetlerini açığa çıkarmak, ayırım yapmaksızın bütün müttefik emperyalist devletlerin, hem doğrudan doğruya jandarma, hem de o jandarmanın suç ortakları, dostları ve mali destekçileri olarak oynadıkları çirkin rolü gösteren gerçekleri halkın gözleri önüne sermektir.  

KSP bu mücadelede Kıbrıs sosyalistlerinin sesi olacaktır.

Sosyalistler ‘barışçıl ve adil’ kapitalist gelişme, ‘Yeni Dünya Düzeni’ türünden sahte-dar görüşlü ve budalaca ütopyalara kapılmazlar; dünyada barış ve özgürlüğü uluslararası devrimci proletaryadan başkasının savunmadığını bildikleri için kapitalist toplumun tümüne karşı savaşım verirler. Bu anlayışla, KSP, uluslararası pasifizm yerine uluslararası eylem fikrinin destekleyicisi ve uygulayıcısı olacaktır. Ülkemizde ve dünyada her milliyetten proleterlerin aynı amaç uğruna, sosyalizm uğruna, kendi hakim sınıflarına karşı yürütecekleri sınıf mücadelesi, onların en büyük ve gerçek desteği olacaktır.

Serbest rekabetin egemen olduğu tekel-öncesi kapitalizme, sınırlı burjuva demokrasisi denk düşüyordu. Tekellerin egemen  olduğu emperyalizm, burjuva devletlerin iç ve dış politikasında demokrasiden politik gericiliğe dönüşmesiyle karakterize edilir. Tüm çizgi boyunca politik gericilik, emperyalizmin özelliklerinden birisidir. Tekellerin yöneticileri ya da bunların kuklaları hükümetlerde ve tüm devlet aygıtında önemli mevkiler alır. Emperyalizm koşulları altında hükümetler halk tarafından değil, bilakis mali sermaye kodamanları tarafından iş başına getirilirler. Gerici tekelci klikler, kendi iktidarlarını pekiştirmek amacıyla kuşaklar boyu çetin mücadelelerle kazanılmış emekçilerin demokratik haklarını ortadan kaldırmaya çalışır. Bu, kitlelerin demokrasi için, emperyalizme ve gericiliğe karşı mücadelesini her tarzda güçlendirmeyi zorunlu kılar. “genelde kapitalizm ve özelde de emperyalizm, demokrasiyi bir reddetme durumuna getirir-ve ayni zamanda kapitalizm kitlelerde demokratik çabalar doğurur, demokratik kurumlar yaratır, demokrasiyi reddeden emperyalizmle demokrasi için çaba gösteren kitleler arasındaki antagonizmayı keskinleştirir” (V.İ. Lenin)

Emperyalizm çağında, başında işçi sınıfının bulunduğu en geniş halk kitlelerinin tekeller tarafından üretilen gericiliğe karşı mücadelesi muazzam bir tarihsel öneme sahiptir. Halklara yeni ağır acılar ve savaş felaketleri hazırlamak için aralıksız iş başında olan emperyalizmin saldırgan güçlerinin insan düşmanı planlarının başarısızlığa uğratılması, halk kitlelerinin eylemliliğine, örgütlülüğüne ve kararlılığına bağlıdır.

1.3. Sosyalizmin Zaferi Kaçınılmazdır

İlkel komünist toplum insanın insana köleliği ile tarih sahnesine çıkan sınıflı toplum tarafından inkar edilerek yok edilmiştir. Buna karşılık, insan toplumunun doğal tarihsel gelişim sürecinin ilerleyişi, sınıflı toplumun da makinelerin insana köleliğine dayanan yeni bir uygarlık tarafından inkar edilme sürecine, komünist toplumu yaratma sürecine girmiştir. Bu uygarlığın alt yapısı somut olarak vardır: MİKRO-ÇİPLER…

Üretici güçlerdeki gelişmeler, özellikle üretim araçlarının gelişimi toplumdaki üretim ilişkilerinin de değişimine yol açar.

18 yy.da Endüstri Devrimiyle gelişen makine üretimi toplumdaki kapitalist üretim ilişkilerinin sosyalist üretim ilişkilerine dönüşmesi koşullarını dayattı. Büyük Ekim sosyalist devrimi bu gereksinimden doğdu.

Ancak tarihin zig-zaglı gelişim çizgisi, SSCB’nde kapitalizmin restorasyonuna tanık olmamızla kalmadı, Dünya emperyalist-kapitalist düzeninin ömrünü de yapay olarak uzattı. Çürüyen emperyalist düzenin kokusu tüm dünyayı sardı. Can çekişen emperyalizmin ayakta kalmak için tüm dünyayı kana bulayan ve mahveden saldırganlığı ve doymak bilmez kar hırsı aynı zamanda kapitalizmin mükemmel bir komünist düzen için gerekli altyapıyı, teknolojik temeli yaratması sonucunu da doğurdu.

Çelişki gibi görünen bu sonuç nasıl açıklanabilir? Bunu açıklamak kapitalizmin temel ekonomik yasasını anlamakla mümkündür. Kapitalizmin temel ekonomik yasası artı-değer sömürüsüdür. Karlarını ancak bu artı-değer sömürüsü üzerinden elde edebilirler. Azami kara ulaşmak amacıyla, kapitalizm teknolojik yeniliklere kapı açar. Eğer teknolojik yenilikler daha fazla kar getirmeyecekse, kapitalizm el emeği, kol gücü ile yetinmeyi tercih eder.

Buna karşın sosyalist düzenin de kendi temel ekonomik kuralı vardır. Bu kural, şöyle ifade edilebilir;

İnsan toplumunun devamlı olarak artan maddi ve kültürel gereksinimlerinin gelişen teknolojiye dayalı olarak sürekli genişleyen ve mükemmelleşen sosyalist üretimle tatmin edilmesi.

Kısacası; azami kar yerine, toplumun maddi ve kültürel gereksiniminin azami tatmini; sürekliliği devamlı sekteye uğrayan, krizden patlamaya, patlamadan krize dönüşerek üretici güçlerin sürekli yıkımına dayanan bir ekonomi yerine  üretimin sürekli ve kesintisiz olarak arttığı ve geliştiği krizlerin olmadığı, teknolojinin mükemmelleştirilmesine dayalı bir ekonomi!

Bu mümkündür ve gerçekleşmesi kaçınılmazdır.

1.4. Mikro Çip ve Komünist Toplum

Çağdaş üretimin güç kaynağı elektriktir. Çeşitli tiplerdeki santrallerde bol miktarda üretilen elektrik gücü, dağıtım şebekeleri üzerinden tam bir ulusal ve uluslararası dağıtım ağı oluşturmaktadır.

Sadece bu olgu, tüm dünyada üretim süreçlerini ulusal ve uluslararası düzeyde birbirlerine bağlamakla, tüm bağımlı ve ilgili üretim alanlarında ulusal ve uluslararası planlamanın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Işte mikro-çip’ler bu gelişmeyi doruğa taşıyan unsurlardır.

Her şeyden önce, tüm münferit işletmelerde hammaddenin depolanmasından, ürünün tasarımına, üretimin kendisine ve ürünün depolanmasına kadar tüm süreç, kesintisiz  ve otomatik olarak gerçekleşen bir sürece dönüşmüştür.

Bu durum, halen dünyadaki birçok işletmede yer alan bir olgudur. Mikro-çipler, her işyerindeki üretim sürecini tek, kesintisiz ve otomatik çalışan bir sürece dönüştürdüğü gibi, işyerlerini, ulaşım, iletişim ağlarını da birbirlerine bağlayarak tüm dünyada ulusal ve uluslararası üretim süreçlerinin de tek bir sürecin parçaları haline getirilmesini olanaklı kılan araçlardır.

Üretimin nihai amacı insanlığın tüm gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Bu amaçtan kopmuş üretim faaliyetinin yeryüzünde barınması olanaksızdır.

Dünyadaki tüm insanlığın gereksinimlerini merkezi düzeyde planlamak, otomasyonu sağlanmış tek bir süreç içerisinde ve sürekli gelişen bir teknoloji ile üretimini sağlamak artık mümkündür. Mikroçipler, bilgi işlem kapasiteleri ve bu bilgiyi, tüm zamanların en önemli evrensel icadı olan elektrikle, optik kablolar ve uydular sayesinde gerekli olan her noktaya ulaştırabilme yetenekleri ile yaşamın her alanında kullanılabilen harika bir buluştur.

Mikroçipler ulusal ve uluslararası üretim ve dağıtım gereksinimlerimizi belirlemek için ihtiyaç duyduğumuz planlamayı yapmamızı sağlamakla kalmazlar toplumsal eğitim için gerekli olan tüm araçları da sağlarlar. Herkes kendi evinde ‘British Library’ye (Britanya kütüphanesine) sahip olabilir ve dünyanın her alanında en akıllı beyinlerin öğretilerinden internet (uluslararası bilgi anayolları) sayesinde yararlanabilirler. Herkes birbiriyle anında iletişim kurabilir, bilimsel, teknolojik ve diğer tüm alanlarda bilgi alışverişinde bulunabilir, her bir şeyin üretimini de tüketimini de kontrol edip denetleyebilir.

Böylelikle, bilimsel-teknolojik bilginin gelişimi muazzam bir hız alır; her bireyin entelektüel gelişiminin sağlanması güvence altına alınırken, sportif, kültürel vs. alanında gelişmesi için ihtiyaç duyduğu bol zamana kavuşması da sağlanır.

İşte bu perspektif artık insanlık için bir hayal değildir. Çünkü mikro-çip yaklaşan komünist toplumun habercisidir.

Lenin’e göre sosyalizm = proletarya diktatörlüğü+elektrifikasyon.

Elektrifikasyon üretimi bütünleştirir. Birbirinden kopuk üretim birimlerini tek kaynaktan enerji alabilen birleşik bir üretim sisteminde toplar. Ekonomik planlamanın, üretim planlamasının teknolojik düzeydeki adı elektrifikasyondur. Tüm ülkenin elektriklendirilmesi bize bütünleştirilmiş bir üretim mekanizması yaratır. Bu da, proletarya diktatörlüğü ile takviye edilince komünist düzeni oluşturur.

Şimdi artık elektriklendirme işlemini MİKRO-ÇİPlerle takviye etmekle, komünist toplum düzeninin alt yapısı tam anlamıyla hazırdır. Mevcut paylaşım sistemi insanlığın en temel gereksinimlerini bile karşılamaktan uzaktır. Eskimiş ve işe yaramazdır. İnsanlık bu işe yaramaz sistemi yakın bir gelecekte kaçınılmaz olarak değişecektir.  

Yeni Dünya Düzeni Komünist düzen olacaktır.

 

 

 

 

2. ASGARİ VE AZAMİ PROGRAM

Partimizin nihai hedefi, hiçbir sınıfın diğeri üzerinde baskı kurmadığı, sınıfların ortadan kalktığı ve devletin söndüğü, yeryüzünde sınırların kalmadığı, ırk, millet, dil ve inanç temelinde her türlü ayrımın yok olduğu “herkesten emeğine göre, herkese ihtiyacı kadar” ilkesinin  hayata geçirildiği komünist toplum düzeninin gerçekleştirilmesidir. Partimiz, insanlığın böyle bir toplumsal düzeni örgütleyecek yeteneğe ve altyapıya sahip olduğuna inanmaktadır. Partimiz, komünizm idealine gönülden bağlıdır.

Partimiz, komünist topluma ulaşmadan önce ülkemizin anti-emperyalist devrim ile bağımsızlık ve demokrasiye kavuşturulmasını, durmaksızın, sosyalist devrim ile de sınıflı toplumun en son biçimi olan sosyalist düzene kavuşturulmasını kaçınılmaz ara hedefler olarak belirler. Bu hedefler partimizin ASGARİ VE AZAMİ PROGRAMI OLARAK BELİRLENMİŞTİR:

2.1. Asgari Programımız

                        2.1.1. Çözüm: Anti-Emperyalist Birleşik Cephe

                                                 Hükümeti

Bir yandan büyük emperyalist güçlerin çıkar çatışmalarının, diğer yandan bölgesel ve yerel burjuvaların çıkar çatışmalarının küçücük bir adada iç içe geçmesi şartlarında burjuvazinin hakimiyeti ve bu hakimiyet üzerinden büyük ve bölgesel güçlerin çıkarlarının adamızda korunması siyaseti sürdüğü müddetçe Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türkler arasındaki ilişkinin barışçıl ve dayanışmacı bir örgütlenişi imkansızdır. Kıbrıs sorununun çözümü imkansızdır.

Dolayısı ile KIBRIS SOSYALİST PARTİSİ programı tüm Kıbrıs’ta yerel burjuvazinin yenilgiye uğratılması, emperyalizmin zincirinin Kıbrıs’ta kırılmasını Kıbrıs Sorunun çözümü için şart görür ve buna uygun olarak aşağıdaki programı tüm Kıbrıs’ta hayata geçirecek bir hükümet kurulmadan Kıbrıs Sorununun çözülmeyeceğinden hareket eder.

                       

 

                        2.1.2. Anti-Emperyalist Birleşik Cephe Hükümeti                                                             Programı (Asgari Program)

                             A. Siyasi Alanda

                1. Kıbrıs’ta tüm yabancı güçlerin Kıbrıs üzerinde mevcut tüm hak ve iddialarının reddi.

                2. Kıbrıs üzerinde hak iddia eden emperyalist güçlerle işbirliği yapıp Kıbrıs’ın Rum ve Türk işçi ve halkına ihanet eden tüm büyük burjuvaların mallarının karşılıksız olarak devletleştirilmesi.

                3. Kilise ve Vakıf dahil, büyük toprak sahiplerinin topraklarının ve bu topraklar üzerindeki ev vb. taşınamazların karşılıksız olarak devletleştirilmesi. Boşaltılacak olan İngiliz, Türk ve Yunan askeri üs alanlarının ve bunlar üzerindeki taşınamazların, halen küçük mülk sahibi olan eski sahiplerine öncelik vermek kaydıyla tüm bu toprak ve taşınamazların zorunlu göçler ve katliamlar nedeniyle mülksüzleştirilmiş Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk, Kıbrıs halkının tüm kesimlerine ve topraksız köylülere ve evsiz işçi ve memurların kullanımına verilmesi.

                4. Her iki milliyetten Kıbrıs halkının  ulusal haklarının güvence altına alınması.  Kıbrıslı Rumlar ve Türkler ve diğer azınlıklar arasında milli ve dini düşmanlığı körükleyen tüm örgüt ve faaliyetlerin yasaklanması.

                5. Anti-emperyalist Birleşik cephe hükümetini iktidara getiren ve bu iktidarı koruyan esas güç olarak işçi ve emekçi kesimlerin yaşam şartlarının iyileştirilmesi için gerekli tüm tedbirlerin alınması.

                6. Kıbrıs işçi sınıfı saflarında milli-dini ayrılıklara dayalı örgütler kurulmasının, işçi sınıfının örgütlerinin milli-dini temellerde bölünmesinin yasaklanması.

                7. Bu programın zaferi için çalışan tüm yabancı ve kaçak işçilerin  zaferden sonra oluşturulacak yeni Kıbrıs’ta vatandaş olma hakkının verilmesi. 

                8. Bu programa uygun olarak yerleşim, dolaşım ve mülkiyet özgürlüğünün sağlanması.

                               

                                B. Ekonomik Alanda

1. Finans ve Bankacılık

Kooperatif bankaları hariç tüm bankalar devletleştirilecektir. Kooperatifler gerçek sahiplerine (üreticilere) geri verilerek, demokratik olarak oluşturacakları mekanizmalarla yönetilmeleri sağlanacaktır.

Tüm Kıbrıs’ta tek para birimi devreye sokulacaktır.

                Her türlü sigortacılık devlet kontrolünde olacaktır.

2. Sanayi

Tüm büyük sanayi tesisleri devletleştirilecek, sanayide teknolojik yatırımlara öncelik verilecektir.

3. Tarım

                a) Büyük tarım işletmeleri (burada anlaşılması gereken arazi olarak büyüklük değil, sermaye ve üretim olarak büyüklüktür) devletleştirilecektir.

                b) Atılı durumda olan topraklar devletleştirip konsolide edilecektir.

                c) Vakıf, Kilise ve büyük toprak sahiplerinin toprakları ve tüm taşınmaz malları ve tarım üretim araçları devletleştirilecektir.

                ç)  Tarımda verimliliği artırmak için;

 i. Toprak konsolidasyonu: küçük parçalar birleştirilecek,

                                                ii. Tarımda kooperatifçilik teşvik edilecek,

iii. Devlet çiftlikleri kurulup kooperatif tarım işletmelerine örnek oluşturulacak,

iv. Devlet çiftliklerinde teknoloji kullanımına önem verilecek, kooperatifler de buna teşvik edilecektir.

                d) Kuraklık: Yeraltı su kaynaklarının kullanımı devletleştirilecek ve bilimsel yöntemlerle yeraltı suları kullanımı hayata geçirilecektir.

4. Ticaret

 a) İthalat ve ihracat tümüyle devlet eliyle olacaktır.

                b) Yerli üretimi teşvik edici gümrük önlemleri alınacaktır.

5. Turizm

a) Hava ve deniz ulaşımı tümüyle devletleştirilecek,

b) Büyük ölçekli ve yabancı sermayenin elindeki tüm turistik tesisler devletleştirilecek,

c) Kumarhaneler ve “gece kulübü” adı altındaki batakhaneler kapatılacak,

ç)Tüm kıyılar halka açık olacak,

d) Doğal ve tarihi çevrenin korunması sağlanacaktır.

                                                            C. Sosyal Alanda

                             1. Eğitim-Kültür

a) Eğitim 17 yaşına kadar zorunlu ve her safhada parasız olacak,

b) Eğitim politikaları yeniden belirlenip şovenizm ve bilim-dışlılıktan arındırılacak,

c) Tüm özel üniversiteler devletleştirip özerk ve bilimsel bir yapıya kavuşturulacak. Üniversite sayısı ihtiyaca uygun hale getirilecek.

ç) Üniversite ve okullarda rektör, müdürler ve yardımcıları iki yıllığına öğretim üyeleri ve öğretmenler tarafından seçilecek.

d) Eğitim, ülkemizin gereksinimlerine göre planlanacaktır.

2. Sağlık

 a) Herkese parasız sağlık hizmeti verilecek,

                b) Sağlıkta özelleşmeye müsaade edilmeyecek,

                c) Devlete bağlı “bölge/mahalle hekimliği” sistemi  oluşturulacak.

                ç) Sağlık servisleri özerk ve demokratik bir yapıya kavuşturulacak. İdari kadrolar çalışanlar tarafından seçilecek.

                d) Sağlık hizmetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi merkezi ve yerel yönetimler tarafından sağlanacaktır.

                                                D. Yürütme ve Yargı

          a) Tüm yargıçların, savcıların ve devlet dairelerindeki müdürlerin halk tarafından seçilmesi ve her an görevden alınabilmesi.

          b) Her vatandaşın herhangi bir memuru mahkemeye verme hakkı sağlanacaktır.

          c) Yürütme, genel ve yerel anti-emperyalist birleşik cephe konseyleri  tarafından oluşturulacaktır.

          ç) Yerel yönetimlerde belediyelerin rolü artırılarak topluma hizmeti daha etkin hale getirilecektir.

                                                E. Savunma ve İç Asayiş

Ülkenin savunma ve iç asayiş organları halkın çıkarlarını koruyacak şekilde yeniden düzenlenecektir.

2.2. Azami Program

Partimizin azami programı KOMÜNİST toplum düzeninin kurulması ve inşa edilmesidir. Bu amaçla bağımsız ve demokratik bir Kıbrıs hedefimizi gerçekleştirdikten sonra işçi sınıfı önderliğinde, küçük burjuva sınıfı ve katmanların da desteği sağlanarak aşağıdaki Sosyalist program yürürlüğe konacaktır.

                        A. Sanayi, Ulaşım ve İletişim

                a) Tüm büyük ölçekli kapitalist işletmelere el konulması ve proleter kamulaştırılması (fabrika, madenler, elektrik santralleri), devlete ve yerel yönetimlere ait tüm işletmelerin sosyalist iktidara devredilmesi.

                b) Tüm kara, hava ve deniz ulaşımının proleter kamulaştırılması, devlete ve yerel yönetimlere ait ulaşım hizmetlerinin sosyalist iktidara devredilmesi.

                c) Tüm özel iletişim hizmetlerinin (telefon, radyo, TV, tüm iletişim hizmetleri ve uydular) proleter kamulaştırılması, devlete ve yerel yönetimlere ait olanların sosyalist iktidara devredilmesi.

                ç) Sanayinin çalışanlar tarafından yönetilmesinin düzenlenmesi. Bu yönetimde, işçi sendikalarının etkin olabilmesine olanak sağlayan devlet kurumlarının oluşturulması.

                        B. Tarım

a) Tüm büyük toprak mülkiyetinin (devlet,kilise, evkaf) proleter kamulaştırılması, devlete ve yerel yönetimlere ait mülkün (ormanlar, madenler, göller, akarsular vs) sosyalist devlete aktarılması ve nihai olarak tüm ülke topraklarının kamulaştırılması.

          b) Büyük tarımsal işletmelere ait tüm üretim araçlarının (binalar, makineler, hayvanlar, yağ ve un değirmenleri, süt işletme tesisleri, meyve ve sebze işleyen tesisler gibi) proleter kamulaştırılması.

        c) Büyük kapitalist çiftliklerin ve ekonomik önemi bulunan tarımsal işletmelerin sosyalist tarım işletmelerine devredilmesi.

        ç) Toprağın kapitalistlerin ve arsa spekülatörlerinin eline geçmesini önlemenin bir aracı olarak toprak alım satımının yasaklanması.

        d) Küçük tarımsal işletmelerin ürünlerinin devlet tarafından satın alınması. Bu işletmelerde çalışan üreticilerin, yönetimde etkin çalışanlar olarak ve daha iyi çalışma ve yaşam koşullarına sahip olacakları gösterilerek sosyalist devlet işletmelerine gönüllü katılımların sağlanması.

                                      C. Ticaret ve Kredi

a) Tüm  özel bankaların (altın rezervleri, mevduatları ve tüm varlıkları ile) proleter kamulaştırılması. Devlete ve yerel yönetimlere ait bankaların sosyalist devlete devredilmesi.

b) Tüm bankacılığın merkezileştirilmesi. Tüm bankaların merkezi devlet bankasına bağlı olması.

c) Toptan ve büyük çaplı perakende ticaretin (büyük süpermarketler, fabrikalar, satış merkezleri v.s’nin) proleter kamulaştırılması. Büyük sermayeye bağlı ürün stoklarının proleter kamulaştırılması. Devlet ve yerel yönetimlere ait olan stokların, mal ve hizmetlerin sosyalist devlete devredilmesi.

ç) Küçük çaplı perakende satış yapan işletmelere ürün tedarikinin devlet tarafından yapılması, bu işletmelerin sahiplerinin yönetimde etkin çalışanlar olarak daha iyi çalışma ve yaşam koşullarına sahip olacakları gösterilerek, sosyalist devletin perakende işletmelerine gönüllü katılımlarını sağlamak.

d) Dış Ticarette sosyalist devlet tekeli.

e) Yerli ve yabancı kapitalistlere olan devlet borçlarının reddedilerek iptal edilmesi.

                                                                D. Çalışma ve Yaşam Koşulları

a) İşgününün genel olarak 6 saate, ve işçilerin sağlığına özellikle etki               yapan işkollarında 4 saate düşürülmesi. Emeğin üretkenliğinin        artmasıyla birlikte iş gücünün daha da azaltılmasına olanak sağlayan yasaların yapılması.

b) Bir kural olarak, kadın işçilerin gece çalışmalarının ve fiziki olarak             zarar görebilecekleri işlerde çalışmalarının yasaklanması. Çocukların            işlemesinin yasaklanması, ek mesainin yasaklanması

c) 17 yaşına kadar zorunlu eğitim. 18 yaşın altındaki işçilerin iş        yaşamını eğitim ile takviye etmelerine olanak sağlayacak yasaların               düzenlenmesi

ç) Her türlü sosyal güvencenin (hastalık, yaşlılık, kaza, işsizlik vs.)   devlet tarafından (ve hala varoldukları yerlerde özel işletmeler                 tarafından) sağlanması.

d) Yasalar önünde ve sosyal yaşamda kadın ile erkeğin tam eşitliği;                evlilik ve aile yasalarının radikal düzenlenmesi; anneliğin sosyal bir               işlev olarak kabulü; annelerin ve bebeklerin korunması; bebek ve          çocukların büyütülüp yetiştirilmesi için gerekli evrensel hizmetlerin            sağlanması; kadının eve ve erkeğe bağımlılığına ilişkin ideoloji ve         geleneklere karşı sürekli kültürel mücadele, ev işlerinin yükümlülüğünü            ortadan kaldırmak için gerekli kurumların oluşturulması (halka açık     çamaşırhaneler ve yemekhaneler gibi).

                                                                E. Konut

a) Büyük konakların kamulaştırılması ve yerel sosyalist yönetimlere              devri.

b) İşçi ailelerinin burjuva yerleşim bölgelerine aktarılması.

c) Saraylar ve büyük kamu binalarının işçi örgütlerinin hizmetine     verilmesi.

ç) Geniş çaplı bir konut edindirme programının uygulanması.

                                                                F. Ulusal Sorun ve Sömürgeler Sorunu

a) Irk farkı gözetmeksizin, her ulusun, ayrı devlet olarak ayrılma hakkını da içeren, kendi kaderini tam olarak belirleme hakkının tanınması,

b) Kapitalist düzenden kopuşu gerçekleştirerek özgürlüğüne kavuşmuş olan tüm ülkelerin, emperyalizme karşı mücadele etmek ve sosyalizmi inşa etmek için askeri ve ekonomik güçlerini gönüllü olarak birleştirip merkezileştirmeleri,

c) Tüm ırklar, uluslar ve ulusal azınlıklar üzerindeki her türlü kısıtlama ve sınırlamalara karşı geniş çaplı ve kararlı mücadele. Tüm uluslar ve ırklar için tam eşitlik,

ç) Tüm milliyetlere sınırsız kültürel gelişim,

d) Tam ulusal eşitliğin sağlam bir temele oturması için ekonomik siyasi ve kültürel olarak geri bıraktırılmış bölgelerin ekonomik, siyasi ve kültürel gelişimine yardımcı olacak her türlü desteğin sağlanması,

e) Irkçı önyargılar, ulusal nefret, şovenizm, feodal ve kapitalist barbarlığın ideolojik ürünleri olan tüm ırkçı önyargıya, ulusal nefret ve şovenizm kalıntılarına karşı amansız mücadele.

                                                                G. İdeolojik Mücadele Araçları

a) Tüm baskı makinelerinin kamulaştırılması.

b) Gazete ve kitap yayıncılığının sosyalist devletin tekelinde olması.

c) Büyük sinema, tiyatro ve TV kuruluşlarının sosyalist devlet tarafından kamulaştırılması.

ç) Bilgisayar yazılım şirketlerinin kamulaştırılması, yazılım üretiminde devlet tekeli.

d) Düşünsel üretim araçlarının kamulaştırılması ve proleter sınıf temeli üzerinde yeni bir sosyalist kültürün inşa edilmesi ve çalışanların en yaygın bir şekilde siyasi ve genel kültürel eğitiminin sağlanması için kullanılması sağlanacaktır.

                                      H. Sosyal Yaşamın Otomasyonu

Tamamen birbirine bağımlı (entegre), sürekli ve otomatik çalışan bir üretim, ulaşım ve dağılım planı yapılacaktır. Böyle bir planın gerçekleşmesi, bu sektörlerin birbirleri ile bağlantılı olmalarını ve iletişim ağlarına sahip bilgisayarlar aracılığıyla tek merkezden yönetimini gerektirir. Bu süreçte yer alan her bir çalışmanın gerekli bilgiye anında ulaşabilmesi yine bilgisayarlar aracılığıyla sağlanacaktır.

Böylelikle her çalışmanın ve her bireyin, sürecinin her safhasında ve tüketileni denetlemesine olanak sağlayan yepyeni bir toplumsal devlet mekanizması hayata geçirilecektir.

Bu plan yaşama geçirildikçe, tüm toplumsal kararlar herkesin denetimine ve eleştirisine açık hale gelecek ve topluma hükümet etmenin yeni bir biçimi yaratılacaktır. Toplumsal karar süreçlerinde sürekli referandum günlük uygulama haline gelecektir. Bu sistem, demokrasinin de en üst düzeyini, yani insanın insana hükmetmesinin, en gelişmiş biçimini oluşturacağından; aynı zamanda demokrasinin en son biçimi de olacaktır. Bu yeni toplumun üyeleri, bilgisayar teknolojisinden yararlanmayı başardıkça, barbar kapitalist toplumdan kalan eski önyargılarını da aşacaklar. Böylelikle hükümet etme ve demokrasi için gereksinim ortadan kalkacak. Tüm devlet mekanizması yararsız hale gelecek ve tarihe karışacak. İşçi sınıfı iktidara gelir gelmez derhal inşasına başlayabileceğimiz bu toplumsal yapı tamamlandığı zaman insanlığın omuzlarındaki son siyasi görev de tamamlanacaktır. Ortaya çıkacak olan sınıfsız, sömürüsüz toplum; komünist toplumdur.

3. ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ VE İÇERİĞİ

Halkın kendi kendini yönetmesi anlamına gelen demokrasi ve demokratik yöntemler KIBRIS SOSYALİST PARTİSİ’nin tek çalışma yöntemidir.

Demokrasinin olmazsa olmaz ilkesi olarak vatandaşların çoğunluğunun istek ve taleplerine uygun hareket etmeyi kendine temel alan KIBRIS SOSYALİST PARTİSİ  burjuvazinin bu ilkeye ters düşen hiçbir öneri ve tedbirini kabullenmez. Çalışmalarında bu ilkeye ters düşen hiçbir kısıtlamayı kabullenmez. Güneyde ve bilhassa Kuzeyde bu ilkenin burjuvazi tarafından çiğnendiğinin bilincinde olan KIBRIS SOSYALİST PARTİSİ mevcut burjuva düzen şartlarında uygulanan yerel ve genel seçimleri demokrasinin bu temel ilkesini hayata geçirmenin, ve vatandaşların bu ilkeyi öğrenmesinin, uygulamasının ve böylece iktidar olmak için örgütlenmesinin bir aracı olarak ele alır.

KIBRIS SOSYALİST PARTİSİ burjuva hükümetlerde yer almayı reddeder.

Dolayısıyla, KIBRIS SOSYALİST PARTİSİ yerel, genel, ve tüm Kıbrıs çapındaki seçimler için kendine anti-emperyalist diyen önde gelen örgütsüz birey, parti, sendika, yayın organı ve diğer kitle örgütlerinin tüm seçimler öncesi aday adaylarını belirlemesini, bu aday adaylarının hep birlikte kitlelere sunulmasını ve kitlelerin çoğunluğunun destekledikleri adayların hepimizin adayları olarak tespit edilmesi ve seçimlere bu adaylar üzerinden katılınması yöntemini kendine anti-emperyalist diyen önde gelen örgütsüz birey, parti, sendika, yayın organı ve diğer kitle örgütleri ile birlikte yaşama geçirmek için çalışacaktır.

3.1. İşçi Sınıfının Birliği

Kıbrıs işçi sınıfının bugünkü mevcut şartlardaki çıkarları, Kıbrıs’ın bağımsızlığını ve bütünlüğünü savunmaktan ve sağlamaktan geçer. Kıbrıs işçi sınıfının çıkarlarının savunulması Kıbrıs’ın ve Kıbrıs işçi sınıfının milli ve dini temellerde bölünmesine son vermekten geçer.

Kıbrıs’ın bütünlüğünün ve bağımsızlığının sağlanması, ancak ve ancak Kıbrıs’ın işçi sınıfı örgütlerinin milli temeldeki bölünmüşlüğüne son vermekten, bir tek Kıbrıs, bir tek işçi sınıfı ilkesi temelinde, milli temellerde örgütlenmeyi reddeden, Kıbrıs çapında birleşik örgütler yaratmaktan geçer.

Kıbrıs’taki tüm işçi sınıfı parti ve sendikalarını birleşik parti ve sendikalar kurmaya çağırıyoruz.

İşçi sınıfımızın ve halkımızın ortak örgütlenme ve ortak eylemliliğinin önündeki tüm sınır ve engeller derhal kaldırılmalıdır.

Bu çağrıya uygun hareket etmeyenlerin işçi sınıfı saflarında burjuva milliyetçiliğini yaydıkları ve dolayısıyla da Kıbrıs’ın milli temellerde bölünmüşlüğüne karşı savaşı reddettikleri açıktır. Bu çağrıyı reddedenlerin sosyalizm adına konuştukları oranda bunların sosyal şovenler oldukları da açıktır.

Bu çerçevede, Kıbrıs’taki tüm işçi sendikalarını işçilerin iş koşullarının, iş kanunlarının ve ücretlerin tüm Kıbrıs çapında eşitlenmesi için iş başı yapmaya çağırıyoruz. Bu kampanya, Kıbrıslı Türk işçilere kıyasla daha iyi konumlarda duran Kıbrıslı Rum işçilerin konumlarını zayıflatmak sonucuna yol açmamalıdır. Kıbrıslı Rum işçilerin konumu hiç de sanıldığı kadar iyi, hele hele mükemmel değildir. Yukarıda bahsi edilen kampanya Kıbrıslı Rum işçilerin durumlarını iyileştirme kampanyasını durdurarak değil, onların konumlarını iyileştirmek kampanyası ile birlikte yürütülmek zorundadır.

Tüm Kıbrıs’ta eşit işe, eşit ücret!

Tüm Kıbrıs’ta aynı iş yasaları!

Tüm Kıbrıs’ta aynı iş koşulları !

Ayrıca, işçi sendikaları ve partileri dışındaki tüm sendikaları, gençlik örgütlerini ve tüm demokratik, yurtsever örgütleri yukarıdaki tek Kıbrıs, tek örgüt prensibine uygun olarak hareket etmeye ve böylece şovenizme ve Kıbrıs’ın milli temellerde bölünmüşlüğüne darbe üstüne darbe vurmaya çağırıyoruz.

Bu meyanda yurt dışında bulunan tüm Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk demokrat ve yurtsever örgütleri de, bulundukları ülkelerde her alanda işbirliği yaparak ve birlikte çalışarak bu milli bölünmüşlüğe son vermeye çağırıyoruz.

 

3.2. Derhal Sınırsız Dolaşım Özgürlüğü ve Karşılıklı Ziyaret Hakkı

Partimiz, Kıbrıs işçi sınıfının yakınlaşmasını sağlamak için barış anlaşması gerçekleşene kadar beklemek gerektiğine inanmamaktadır. Her ne kadar, Güneyin ve Kuzeyin savaş kışkırtıcısı burjuva yöneticileri, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda bencil çıkarlarını bir türlü uzlaştırıp anlaşamamakta ve savaş hazırlıkları yapmakta iseler de, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda bir anlaşmaya varmadan da, halkımızın sınırsız ve engelsiz dolaşım özgürlüğü ve karşılıklı ziyaret hakkını yerine getirebilirler.

Partimiz, Kıbrıs işçi sınıfının yakınlaşmasını sağlamak için barış anlaşması gerçekleşene kadar beklemek gerektiğine inanmamaktadır. Her ne kadar, Güneyin ve Kuzeyin savaş kışkırtıcısı burjuva yöneticileri, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda bencil çıkarlarını bir türlü uzlaştırıp anlaşamamakta ve savaş hazırlıkları yapmakta iseler de, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda bir anlaşmaya varmadan da, halkımızın sınırsız ve engelsiz dolaşım özgürlüğü ve karşılıklı ziyaret hakkını yerine getirebilirler.

3.3. Kıbrıs’ta Kayıtsız Şartsız Barış, Hemen Şimdi!

Kıbrıs işçi sınıfının bölünmüşlüğüne son verecek en önemli adımın, emperyalistler arasında da olsa, bir barış ve uzlaşma olduğunun bilincinde olarak, KIBRIS’TA KAYITSIZ ŞARTSIZ BARIŞ, HEMEN ŞİMDİ! talebinin gerçekleştirilmesi acil talep olarak önümüzde durmaktadır.

Partimiz, barış isteğimizin acilen yerine getirilmesi için Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’deki işçiler ve tüm dünya emekçi hareketi ile birlikte uluslararası dayanışma içinde tutarlı bir mücadele yürütülmesinde öncü olacaktır.

3.4 Sosyalistler, burjuvazinin emperyalist savaş tehdidine karşı “savaşı iç savaşa dönüştürme” sloganını atmalı, reformistlerin ve revizyonistlerin “anavatan” sloganlarına karşı yığınları harekete geçirmeli, “kendi” burjuvazisini devirmeyi görev saymalıdır.

                3.6. Mevcut bilgisayar teknolojisinin doğrudan demokrasiyi mümkün kıldığının bilincinde olan KIBRIS SOSYALİST PARTİSİ kendi pratiğinde doğrudan demokrasiyi hayata geçirmenin yanında, ülkenin yönetim yöntemi olarak vatandaşa doğrudan demokrasiyi sunmayı da üstlenecektir.

3.7. Vatandaşın bulunduğu her alanda onları burjuvazinin ekonomik, siyasi ve diğer tüm saldırılarından korumak için gerekli tüm çalışmaları yukarıdaki yönteme uygun olarak, onlarla birlikte, onların demokratik mücadele yeteneklerini ve bilinçlerini artıran bir çerçevede yürütecektir.

 Sosyalistler, burjuvazinin kanlı terörüne rağmen, enternasyonal sınıf cephesinde proleter zaferin başarıya ulaşacağı bilinciyle, cesaret ve inançla savaşırlar.

“Komünistler görüşlerini ve amaçlarını gizlemezler. Var olan düzenin zorla yıkılacağını açıkça savunurlar. Proletaryanın zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyleri yoktur. Kazanacakları kocaman bir dünya vardır”.

“Bütün ülkelerin işçileri birleşiniz!”

K. Marx ve F. Engels


Bu yazıyı paylaş