Günü Gününe EL-SEN direnişi ve ihanetin deşifresi

Bu yazıyı paylaş

EL-SEN’in genel grevinin Bakanlar Kurulu tarafından 6 ay ertelenmesi, sözün doğrusu yasaklanması üzerine sendika “Sivil İtaatsizlik’ eylemi ilan etti.

Giriş mahiyetine: Bu yazı, EL-SEN direnişinin başladığı günden itibaren, benim Facebook paylaşımlarımı temel alarak ve yorumlayarak, bu iki haftalık süreci bütünsellik içinde okuyucuya sunmak ve direnişin CTP ve yandaşları tarafından ihanete uğratılarak sonlandırılmasına, bu sonlandırmanın 4 maddelik ihanet belgesinin deşifresi amacıyla kaleme alınmıştır. Kendi adıma, yazı türü anlamında ilk kez başvurduğum bir tür oluşundan, eksik ve aksaklıkları olması muhtemeldir, ama ortaya konan siyasal ve ideolojik yaklaşımda ısrarcı olduğumu bilmenizi istiyorum. Yorum ve eleştirilerinizi bekliyorum. İyi okumalar…

EL-SEN’in genel grevinin Bakanlar Kurulu tarafından 6 ay ertelenmesi, sözün doğrusu yasaklanması üzerine sendika “Sivil İtaatsizlik’ eylemi ilan etti. Yani, biz sizin grev yasaklamanıza karşın eylemlerimize devam edeceğiz mesajı verilmiş oldu.

EL-SEN açıklamalarında toplumsal fayda gözettiğinden ve Ankara’ya olan bağımlılığa karşı politikalar ortaya koyduğundan dolayı desteklenmesi, hatta mücadelenin büyütülmesi gerektiğine inandım.

Bu inançla elimden geleni, ta baştan yapmaya başladım.

Facebook üzerinden mesajlar yayınlamakla işe başladım.

(4 Nisan 2023, 08:15)

“EL-SEN’in bugünkü mücadelesi, sadece elektrik çalışanlarının mücadelesi değil, tüm çalışanların mücadelesidir!

Kıbrıs Türk toplumunun TC’ye ilhakına karşı toplumsal mücadeledir.

Toplumsal mücadeleler toplumsal birlik ve dayanışma gerektirir.

Bu nedenle, ben EL-SEN’in haklı mücadelesini destekliyorum.”

Direnişin toplumsal yönünü farketmeyenler, veya farketmek istemeyenler, bencilce, elektrik kesintilerinden şikayet etmeye ve elektrik işçilerini kesintilerin sorumlusu ilan etmeye başlamaları üzerine, yaşanan bireysel mağduriyetlerin kaçınılmazlığını ve esas olanın toplumsal yararlar için dayanışma içinde mücadele etme gerekliliğini anlatma ihtiyacı hissettim.

(4 Nisan 2023, 9:15)

“Memleket bozulacağına, dolaptaki yiyecekler bozulsun;

Memleket elden gideceğine, elektrikler gitsin.

Yeter ki, bu kavganın aslında memleket kavgası olduğunu, özgürlük kavgası olduğunu kavrayalım ve ona göre hareket edelim.

Toplumun çoğunluğu kavganın bu boyutunun farkında bile değil. Özelleştirmelere karşıyım der, ama birkaç gün mağduriyet yaşayacağına özelleştirmeyi kurtuluş sanar.

Bugünkü kavga elektrikçilerin kavgası değildir. Kıbrıs Türk toplumunun bu adada toplum olarak var olup olmamasını belirleyecek bir kavgadır. TC’nin toplumumuzu AKSA eliyle teslim almasına karşı çıkma kavgasıdır bu kavga.

Yaşadığımız mağduriyetlerden dolayı bu kavgaya destek çıkmazsak, kavgayı büyütmezsek, siyasal egemenlik kavgasına döndürmezsek toplum olarak yok olup gideceğiz.

Bunun bilinmesini istedim.”

Muhalefetin suskunluğu dikkatimi çekti ve sormak ihtiyacı hissettim.

(4 Nisan 2023, 9:36)

“CTP ve TDP ne der EL-SEN’in bu mücadelesi konusunda, bilen var mı?”

Çünkü, öncelikle, direnişin toplumsal potansiyelinin çok iyi farkındaydım. KIB-TEK’in özelleştirilmesine, AKSA adlı şirketin ülkemizdeki varlığına karşı durmanın aslında Ankara’nın ülkemiz üzerindeki sömürgeci, ilhakçı politikalarına karşı evrilme potansiyeli barındırdığının çok iyi farkındaydım.

Bu direnişin büyütülmesinin gereğine ta baştan inandığım için diğer yurtsever sendika ve örgütlerin de destek vermesinin gerekli olduğunu vurgulamaya başladım.

Yan çizecek olanların, hatta bu kavgaya ihanet edecek olanların çıkacağının farkında olarak uyarılarımı da yapmayı ihmal etmedim.

(4 Nisan 2023, 11:57)

“Bu kavga evet toplumsal bir kavganın küçük bir nüvesidir.

Bu kavga büyütülmeli, diğer sendikalar EL-SEN’in bu onurlu direnişine omuz vermek için acilen harekete geçmeli.

Toplumsal mücadeleler zümresel değil, tüm toplum güçleri birlikte mücadele ederse kazanılabilir.

Hatta, o durumda bile kaybedebiliriz, ama en azından teslim olmadık elimizden geleni yaptık deme hakkımız olur. Ama, mücadele etmeyenler, hatta bu mücadeleye ihanet edenler, kendi bencil çıkarları için ‘sin da gulle geçsin’ deyen, mücadeleyi egemenlere satan, kavgayı sulandıran, pasifleştiren sendika ve parti liderliklerine karşı mücadele böylesi parti ve sendika üyelerinin en birinci görevleridir.

Bu görevi savsaklayanlar toplumuna ve mücadelesine en büyük kötülüğü yapanlar olacaklardır!

Aynı gün, Gazedda’da şöyle bir makaleyle düşüncelerimi daha detaylı dile getirdim:

(4 Nisan 2023, 14:45)

Ankara Toplumsal Kavgaya Davet Ediyor bizi,

“Kabulümüzdür!” Diyecekmiyiz?

Emir üzerine Sanayi Holding batırıldı, özel şirketlere peşkeş çekildi…

Neymiş efendim, “devlet plastik mi üretip satacakmış”, “uğraşmayın böyle ıvır zıvırla” dedi Özal, “siz İstanbul’un bir ilçesi kadar bir yersiniz” ve ekledi; “siz memur olun, biz size bakarız” diye…

Sanayi Holdin’den sonra, ne varsa direk veya dolaylı toplumun malı, bir bir özel kişilere peşkeş çekilmeye başlandı…

O “özelleştirme furyası” içinde, fazla da bir ses çıkmadı toplumdan. O dönemlerde özelleştirme tüm kapitalist dünyayı “veba” misali sarmıştı, kolay değildi buna tutarlı bir karşı duruş sergilemek. Kimi muhalif doğrudan katıldı bu “furyaya”, hatta fırsatı yakaladıkları zaman ve yerlerde onlar yaptılar özelleştirmeleri ilericilik adına. Sadece devletin kontrolündeki kamu kurum ve kuruluşları değil, sendikalarımız, hem de “özelleştirme karşıtı şampiyonu” bazı sendikalarımızın yöneticileri kendi kontrolündeki bazı işletmeleri de özele peşkeş çekti, üyelerine bile doğru dürüst sormadan.

Burda da durmadı, kamu malı olan tüm diğer kurum ve işletmeleri sıraya koydu ülkeyi yönetenler. Eğitim özelleştirildi, sağlık özelleştirildi ve halkın parasını vergileriyle fazlasıyla ve peşinen ödediği hizmetleri alabilmesi için tekrardan para ödemesinin yolu açıldı böylece. Halk, doğru dürüst sağlık hizmeti alamamaktan, parasıyla rezil olmaya başlayınca, tekrardan para ödeyerek özel sağlık kurumlarına kaymaya başladı. Aynı süreç eğitimde de yaşandı.

Sonuç? Sonuçta, emekçi insanlar soyulmaya başladılar iyice ve bu arada sermayedarların da kasaları daha çok dolmaya başladı.

Yetmedi, devlet “inovasyon” palavrasıyla özellere hem açıktan para aktardı, hem de vergi afları vs ile onların sermaye birikimlerine büyük katkılar sağladı.

Bitti mi? Hayır bitmedi, sıraya hava ve deniz alanları ve hava yolları girdi. KTHY bilinçli operasyonlarla siyasilerin çiftliğine döndürülerek iflasa sürüklendi ve kapatıldı. Kısa zaman sonra TC sermayeli hava yolları buraya akın etti ve uyguladıkları fahiş fiyatlarla halkımız soyulmaya başlandı. Güney alanlarından uçuş olanağı olmayan ve Türkiye’ye gidecek yolcular soyulmaya devam ediyorlar.

KTHY çalışanları sokağa atıldılar, aylarca haklarını geri almak için mücadele ettiler. Binbir eza ve cefadan sonra, onlardan bazılarını kamu kurumlarına memur yaparak susturdular.

Bitti mi? Bitmedi.

Telekomünikasyon’u tümüyle özelleştirmeyi başaramadıklarından, mobil telefon şirketlerinin önünü açıp, kamuya ait olanakları onlara peşkeş çektiler ve iki tane şirketin, hem de yabancı iki şirketin halkı “haraca” bağlamasının yolunu açtılar. Böylelikle Telekomünikasyon Dairesi etkisiz bir kurum haline getirilmiş oldu.

Bitti mi? Bitmedi.

Şimdi de elektrik kurumuna göz diktiler. AKSA adında bir belayı halkın başına musallat ettiler. Yıllarca, alım garantili sözleşmelerle, halkın kullandığı ve kullanmadığı elektriği halka fatura ettiler. KIB-TEK’e yatırım yapmayarak, halka doğru dürüst ve ucuz hizmet vermesinin önünü tıkayarak AKSA gibi bir yabancı özel şirketin önünü açtılar. Ürettiğini peşin ödediler. Kullandıkları elektriği ödediler, kullanmadıkları elektriği ödediler. Çünkü, alım garantisi verdiler AKSA’ya.

Ve, şimdi de kontratı bitmek üzere olan AKSA’nı kontratını, gene alım garantili ve 15 yıllığına yenilemek için hazırlık yapmaktadırlar ülkemizin hain ve satılmış yöneticileri.

İşte, EL-SEN’in başlattığı direniş bunadır!

Bu direniş, KIB-TEK çalışanlarının maaş sorunu değildir.

Bu direniş toplumsal varoluş mücadelesinin bir kıvılcımıdır!

Çünkü, bu kavga ülkemizi kimin yöneteceği ile ilgili bir kavgadır.

Ankara, yanına AKSA’yı da alarak, yerli işbirlikçilerini de devreye sokarak, “bu topraklar benimdir, istediğim gibi yönetirim, beğenmeyenler terketsinler!” demeye başladı.

Buna karşı biz ne diyeceğiz?

İşte, günün sorusu budur! Gerisi teferruattır!”

Ertesi gün, 5 Nisan günü, tam bir yıl önce gene Facebook’ta paylaştığım bir gönderiyi tekrardan paylaşmakla başladım güne.

5 Nisan, 2022
“Laf kalabalığını bırakın artık.

Kıb-Tek’i halk yararına yönetebilmek için, ülkeyi yönetiyor olmak lazım.

Yani, enerji politikalarını Ankara’nın kontrolünden kurtarmak lazım.

Bağımsız enerji politikalarına sahip olmak için Ankara’ya; “pılını pırtını topla ve ülkene dön!” diyebilmek lazım.

Ne dersiniz, mecliste bunu yapabilecek bir parti var mı? Bence yok!

Peki, meclis dışında var mı?

Varsa, niye onlara destek çıkmıyorsunuz?

“E, ama onlar da çok güçsüz!” dediğinizi duyar gibiyim.

Tamam da, DOĞRU olanın desteklenerek güçlendirilebileceğini ve tersine YANLIŞ olanın desteklenmesinde elde edilebilecek tek şey sadece daha büyük bir YANLIŞ olur.”

Ve gün içinde uyarılarımı yapmaya devam ettim.

(5 Nisan 2023, 9:59)

“Kapitalizm, çalışanları bölüp, birbirlerine düşürmeden ayakta duramaz.

Memur öğretmene karşı, öğretmen memura…

İşçi memura karşı, memur işçiye…

İşte, sermayedarların ve onların devletlerinin en büyük kozu budur. Çok iyi biliyorlar ki; memuruyla, öğretmeniyle ve işçileriyle birlikte emekçiler toplumun ezici çoğunluğunu oluştururlar. Bu nedenle, emekçiler bölünmezlerse, birlikte hareket ederlerse sermayedarların vurguncu ve adaletsiz sistemi ayakta kalamaz. O zaman, bir yolunu bulup emekçiler arasına nifak tohumları ekilmelidir.

İşte bunu, dünkü EL-SEN eyleminde de gördük. Böylesi bir toplumsal harekete diğer sendikalar ne kadar duyarlı? EL-SEN’i bu duyarsızlığın egemenler karşısında güçsüz kılacağını bilmiyorlar mı?

Ankara, birleştirebileceği tüm güçleri birleştirerek saldırıya geçmiş durumda; kktc tüm kurumlarıyla devrede, KIB-TEK ve AKSA devrede. Kime karşı? Çalışanlara karşı. Aslında Kıbrıs Türk halkına karşı…

İşçilerin yanında kim var? Nerde sendikalar? Nerde, “zümre çıkarlarıyla toplum çıkarları bir bütündür” diye slogan atan sendikacılar?

Yaşananlar karşısında tüm emekçiler birlik olmaz ve birlikte mücadeleye girişmezse, bilin ki EL-SEN bu kavgayı kazanamayacaktır. Ya teslim olacak, ya da ezilecektir.

Ve, kaybeden sadece elektrik çalışanları değil, tüm çalışanlar olacaktır.

Kıbrıs Türk toplumu kaybedecektir!”

(5 Nisan 2023, 18:14)

“Geleceğimiz de, ülkemiz de satılık değildir!”

Evet, “geleceğimiz de, ülkemiz de satılık değildir!” diyoruz da, bazılarının kendi bencil çıkarları uğruna hem geleceğimizi ve hem de ülkemizi satmakta olduğunun da uyarısını yapma gereği duyuyorum bu noktadan itibaren.

(6 Nisan 2023, 17:41)

“Tamam anladım, UBP-YDP-DP 14 Mayıs’ta koşullar değişebilir diye acele ediyor AKSA işini bağlamaya ve acilen ihale yasasında değişiklikler yapmaya çalışıyorlar.

CTP’nin “nedir aceleniz?” diye sürekli sormasının nedeni bu.

Peki ama, bugün bu yasanın geçmesi dünyanın sonu değildir değil mi?

Tek başımıza iktidar olacağız yakında diye sürekli iddia ettiğine göre, bu ihanet yasasını değiştirme şansınız olacak, değil mi?

Somut soruyorum, iktidara geldiğiniz gün bu yasayı değiştirecekmisiniz?

CTP’ye soruyorum, UBP-YDP-DP hükümetinin ihale yasasında yaptığı değişiklikleri iptal edecek ve AKSA’nın gitmesini sağlayacakmısınız?

Neden mi soruyorum, şüphem mi var?

E, var tabi!

Hatırlarmısınız “göç yasasını” ?

Bu yasanın geçmesinden sonra CTP iktidar olmuş ama “göç yasasını” iptal etmek için kıllarını bile kıpırdatmamıştı.

Bu nedenle, şimdiden sorma ihtiyacı hissettim.”

(7 Nisan 2023, 9:16)

“14 Mayıs seçimlerinin “milad” gibi algılanmasının sadece muhalefet partilerine has bir mesele olmadığını, aynı zamanda UBP-DP-YDP’nin da buna dahil olduğunu anladık dün…

Hükümet istemiş de geçirememiş “AKSA yasasını”…

Dün meclis önünde sergilenen film aslında ne AKSA ile, ne İhale Yasası değişikliğiyle, ne de KIB-TEK ile ilgiliydi…

Tüm bu suni gündem, 14 Mayıs sonrası Türkiye’de “restore” edilmesi tasarlanan düzen ile alakalı bir gündemdi…

Zamanında UBP’li Salih Coşar’ın kapalı kapılar arkasında sendikacılara, “biraz gürültü çıkarın, Türkiye’den daha çok para alalım” diye tavsiyelerde bulunduğunu ben unutmadım.

Sözün kısası, dün yaşananları bir daha değerlendirdiğimde, CTP EL-SEN’in haklı kavgasını kendi seçim mitingine çevirmiştir.

Böylelikle, meselenin esası olan Kıbrıs Türk halkının toplumsal kavgası, CTP’nin iktidar kavgasına evrilmiş oldu.

Ya Ankara?

“Ne alakası var canım tüm bu yaşananların Ankara’yla? UBP gitsin, CTP gelsin yeter!”

Çünkü, tüm bu yaşananların sorumlusu Ankara değil, UBP hükümetidir CTP’ye göre.

Hem de o Ankara’nın atadığı hükümet…

Kargalar bile güler buna…

Bu tezgahı bozmayı başaramazsak, ikinci bir “annan planı” sonrası travması bizi bekler…

Demedi demeyin…”

Özellikle bu noktadan itibaren, direnişiçi işçilerin aksine bazı odaklar tarafından AKSA’ya ve onun ardındaki Ankara’ya karşı olmadığını, tersine Ankara ile birlikte bir “sistem restorasyonu” sorunu haline döndürülmekte olduğunu farketmeye başladım.

Bu nedenle eleştirilerimi biraz daha net yazmaya başladım.

7 gün sonra, 14 Nisan gecesi CTP’nin yandaş sendika yöneticileri ve sermayedarlar örgütleri ile beraber direnişi satma hazırlığı içinde olduklarını adeta görüyor gibiydim.

Arka arkaya paylaşımlarla bunu önlemeye çalıştım.

(7 Nisan 2023, 12:45)

“KKTC’de her şey beklemeye alındı.

Fabrika ayarlarına dönmek için 14 Mayıs beklenecek…

Sadece, atama hükümet değil, atama muhalefet de beklemede…

14 Mayıs sonrası kimin muhalefet, kimin hükümet olacağı belirlenecek bu arada…

Bunun startı dünkü gelişmelerle verilmiş oldu.

Halka, sadece yeni bir iktidar değil, yeni bir de muhalefet gerekir. Şimdiye kadarkilerin Ankara’nın hükümet ve muhalefetleri olduğunu görme zamanıdır.”

(11 Nisan 2023, 08:13)

“EL-SEN’in mücadelesi sırf çalışanlar işsiz kalmasın diye değildir. Ne de sırf halk daha ucuz elektirik kullansın diyedir.

Bu mücadele aslında Kıbrıs Türk halkının bu adada egemen bir halk olarak varolup varolmayacağını belirleyecek kadar kritik bir mücadeledir.

Kimileri için bu mücadele oy hesaplarına kurban edilmek istenebilir. Sırf kendi parti çıkarları için kullanılmak istenebilir.

Bazı sendika liderlikleri tarafından, kendi bencil çıkar hesaplarıyla desteklenmeyebilir, EL-SEN işçileri ve tüm çalışanları yalnız bırakılmış olabilir.

Hatta, bizzat EL-SEN lider kadrosunun ihanetine bile uğrayabilir.Hepsi de mümkün.

Ama, bunların HİÇBİRİ bu mücadelenin haklılığı gerçeğini değiştiremez.

Bu gerçekten kaçmamız mümkün değildir.

Şu soru hep karşımıza çıkacak:

BU TOPRAKLARI KİM YÖNETECEK?”

(11 Nisan 2023, 09:07)

“AKSA çalışanları sendikalı mı?”

Bu çerçevede AKSA-meclis içi muhalif partiler ilişkisini de, Havadis gazetesinde yayınlanan bir araştırmayı da hatırlatma ihtiyacı hissettim.

(11 Nisan 2023, 09:38)

“Bir önceki paylaşımımı, yanlış anlayışlara açık olduğu için sildim ve yerine Havadis gazetesinden şu haberi koyuyorum.

Meğer biz kuzuları yıllarca kurtlara teslim etmişiz.

Bize başka bir muhalefet gerekir.

Bize halk muhalefeti gerekir.

Havadis’in araştırması şöyle:

“AKSA’nın kronolojik gelişimi

2 Temmuz 2000 tarihinde Derviş Eroğlu Başbakanlığındaki UBP-TKP koalisyon Hükümeti 20 MW gücünde kiralama yoluyla mobil bir elektrik santrali kurulumu için E-1194 sayılı Bakanlar Kurulu Kararını üretmiştir. KIB-TEK’ten sorumlu Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı İrsen Küçük.

T.C. Bakanlar Kurulu, 20 Eylül 2000 tarih ve 2000/1405 sayılı kararı ile Kıbrıs’ın kuzeyinde 20 MW gücünde mobil santral kurulması ve 5 yıllığına kiralama ve hizmet alma yolu ile işletilmesine yönelik ihaleye çıkılması hususunda karar üretmiştir.

Kıbrıs – Kalecik Mobil Santrali Sözleşmesi (20 MW) 15 Ekim 2002 tarihinde AKSA Enerji Üretim AŞ. ile KIB-TEK arasında imzalanmıştır. (UBP – DP Koalisyon Hükümeti)

AKSA Enerji Üretim AŞ’ne ait santrallerin kurulmasından önce sözleşmeye yapılan ek protokol ile santralin kurulu gücü çıkılan ihaleden farklı olarak 20 MW’tan 30 MW’a ve alım garantisi de yıllık 175 milyon 200 bin kWh’ ten, 1 Temmuz 2004’ten geçerli olmak üzere yıllık 262 milyon 800 bin kWh’e çıkartılmıştır. Yine çıkılan ihaleden farklı olarak 5 yıl süreyle geçerli olacak ve 2008 yılında sonlanması gereken sözleşme, 2 yıl daha uzatılarak hitam tarihi 2010 yılına alınmıştır. (UBP – DP Koalisyon Hükümeti)

AKSA Enerji Üretim AŞ’ne ait Kalecik bölgesindeki santraller ilk kez 19 Eylül 2003 tarihinde ticari işletmeye alınmışlardır.

AKSA Enerji Üretim AŞ. ile KIB-TEK arasında 8 Ekim 2004 tarihinde imzalanan Kıbrıs – Kalecik Mobil Santral Sözleşmesi’ne bağlı Ek protokol III ile (CTP/BG – DP Hükümeti. Başbakan Mehmet Ali Talat)

  • 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren yıllık alım garantisi; 262 milyon 800 bin kWh’ ten, 350 milyon 400 bin kWh’e,
  • Protokolde belirtilen yapımı AKSA Enerji Üretim AŞ. tarafından gerçekleştirilerek KIB-TEK’ devredilecek; Kalecik – Geçitkale – Dikmen arası çekilecek 152 kV yüksek gerilim havai hattının tamamlanması şartına bağlı olarak 1 Temmuz 2005 tarihinden itibaren yıllık 481 milyon 800 bin kWh’e ve
  • 1 Temmuz 2006 tarihinden itibaren yıllık 525 milyon 600 bin kWh’e çıkartılması taahhüt edilmiştir.

10 Mart 2009 tarihinde AKSA Enerji Üretim AŞ. ile KIB-TEK arasındaki (CTP/BG – ÖRP Koalisyon Hükümeti. Başbakan Ferdi Sabit Soyer) sözleşme yenilenmiş ve Kalecik II Sözleşmesi imzalanarak yıllık alım garantisi;

  • 1 Nisan 2009 tarihinden itibaren yıllık 504 milyon kWh’e,
  • 1Haziran 2009 tarihinden itibaren yıllık 550 milyon kWh’e,
  • 1 Haziran 2011 tarihinden itibaren yıllık 650 milyon kWh’e ve
  • 1 Haziran 2012 tarihinden itibaren sözleşme hitam tarihine kadar ise yıllık 700 milyon kWh’e çıkarılması ayrıca sözleşme hitam tarihinin de Şubat 2024 tarihi olmasına ve 3 yıllık uzatma opsiyonu verilmesi taahhüt edilmiştir.

KIB-TEK Yönetim Kurulu 3 Ekim 2011 tarih ve HHK/183/11 sayılı kararı ile

  • AKSA Enerji Üretim AŞ’nin 1 Mart 2012 tarihine kadar Kalecik Santralinde her biri 11 MW gücünde 3 ünite kurmak suretiyle toplam 33 MW kapasite artırımı yapmasını,
  • 1 Mart 2012 tarihinden itibaren alım garantisinin yıllık 750 milyon kWh,
  • 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren yıllık 825 milyon kWh,
  • 1 Ocak 2014 tarihinden itibaren yıllık 900 milyon kWh’e, çıkarılmasına ancak, bu kararın mali yönden uygunluğunun tespiti için de Sayıştay Başkanlığı’nın görüşüne başvurulmasını karar altına almıştır.

Sayıştay Başkanlığı 6 Şubat 2012 tarihli raporu ile AKSA uygulamasının tüm çarpıklıklarını ve ülkeye verdiği mali zararların boyutunu ortaya koymuştur. Buna karşın yine de; Bakanlar Kurulu’nda konu birkaç kez gündeme gelmiş ancak, gerek Sayıştay raporunun ortaya koyduğu gerçekler gerekse EL-SEN’in kararlı karşı çıkışı sonucu, verilen alım garantisinin artırılması yönündeki KIB-TEK Yönetim Kurulu kararını Bakanlar Kurulu hayata geçirememiştir.”

Bu raddeden sonra EL-SEN işçilerinin direnişinin satılmasını engelleyebilecek tek bir gelişme vardı; diğer sendikaların “genel süresiz grev” ilan etmeleri.

(11 Nisan 2023, 20:33)

“Ey anlı şanlı sendikalar, ey BMBP, hade EL-SEN umurunuzda değil, herşey Ankara’ya teslim, O DA MI UMURUNUZDA DEĞİL?

GENEL GREV İÇİN NEYİ BEKLİYORSUNUZ?”

YARIN ÇOK GEÇ OLACAK.”

Bir yıl önce yaptığım bir paylaşımımı, işçilerin güvenlerini artırmak için tekrar paylaşmayı uygun buldum.

(12 Nisan, 2022, 08:16)

“Ya kurtuluş, ya vahşet!

İşçiler, burjuvazinin yasama, yürütme, yargı ve silahlı güçler üzerindeki hakimiyetine son vermeden kurtulamayacağını kavramalıdır!

İşçiler, burjuvazinin sınıf olarak iktidarına son vermeden, kendi sınıf iktidarını kurmadan sömürüden, yoksulluktan ve savaş vahşetinden kurtulması mümkün olmayacaktır!

İşçiler, bunu kavradığınız gün bilin ki, yeni bir dünya kurmaya başlayacaksınız!

İşte, bu günlerde şahit olduğunuz yaşam, üretim ve siyaset sadece ve sadece bu yeni dünyanın kurulup kurulmaması içindir.

Burjuvalar, böyle yeni bir dünyanın kurulmaması için uğraşmaktadırlar. Onlar, dünyanın hakimiyetini yitirmemek için her türlü ahlaksızlığı ve vahşeti göze almış ve uygulamaktadırlar.

Siz işçiler, proleterler de her türlü bilimi kullanarak, öncelikle de örgütlenerek ve işçilerin birliğini, birlikte mücadelesini gözbebeğiniz gibi koruyup, geliştirerek bu yeni dünyayı kurabilirsiniz!

Diğer emekçi katmanlar, siz işçilerin güçlenmesi oranında size yaklaşacak ve güçlerini sizinle birleştireceklerdir…

Bu nedenlerle, ilericiyim, devrimciyim, sosyalistim, komünistim deyen herbir birey, herbir örgüt tüm enerjisini işçi sınıfının bu gerçekleri kavramasına, örgütlenmesine ve birleşmesine harcamalıdır!

Hem yeni dünyanın kuruluşu, hem de insanlığın kurtuluşu buna bağlıdır!”

12 Nisan günü, Gazedda’da yayınlanan yazım, direnişin CTP eliyle satılmakta olduğunu idrakin ve işçilerin yaşaması muhtemel hayal kırıklığını bir anlamda önleyip, dersler çıkararak mücadelelerine devam etmelerine katkı koymak amaçlıydı.

(12 Nisan 2023, 10:08)

Bir toplumsal mücadele daha kaybedilmek üzeredir…

İşçiler, hele de devrimci işçiler objektif insanlardırlar. Onların bu objektif olma içgüdüsü yaşam tarzlarından kaynaklanır. Daha doğrusu üretimde aldıkları rolden… Her türlü zorluğa karşı ayakta kalmak, çalışmak ve hem kendi yaşamlarını, hem de ailelerinin yaşamlarını devam ettirmek zorundadırlar. O nedenle, düştüklerinde hemen kalkmayı, en kötü koşullarda bile çalışmayı, üretmeyi ve hayatta kalmayı hayatın içinde öğrenirler.

Bilirler ki; çalışmazlarsa yok olmaya mahkum olacaklar, kimse yardımlarına koşmayacak, ne onun hesabına üreterek zengin ettikleri patron yetişecek imdatlarına, ne de “baba” dedikleri burjuva devlet…

O nedenle objektif olmak zorundadır işçiler…

Her şeye rağmen ayakta durmayı, düşünce tekrar kalkmayı, yenilince yenilgiden öğrenmeyi ve tekrardan mücadeleye hazırlanmayı hayat mücadelesinden öğrenir işçiler.

Evet, bir toplumsal mücadele daha kaybedilmek üzeredir.

EL-SEN işçilerinin verdiği mücadeleden bahsediyorum.

İşçilerin özveriyle yürüttükleri bir mücadele daha malesef kaybedilmek üzeredir.

Neden?

Çünkü; özünde toplumsal varoluş mücadelesi olan bu mücadele, sıradan ekonomik bir mücadele, basitçe KIB-TEK’e sahip çıkma mücadelesine indirgendi.

Böyle olunca da, hedefe Ankara değil, Lefkoşa kondu.

Gitsin UBP hükümeti, gelsin CTP hükümeti mücadelesine evrildi mücadele…

Yani, toplumsallıktan çıkarılıp, zümresel bir kalıba sokuldu…

İşte, bu yüzden kaybedilmek üzeredir EL-SEN işçilerinin şanlı direnişi…

Çünkü; toplumsal mücadelenin gereği olan, tüm toplumsal güçlerin birlikteliği, dayanışması sağlanmadı bu mücadelede…

Göstermelik bir iki işyeri greviyle geçiştirildi birlikte mücadele ve dayanışma gerekliliği…

Bir toplumsal mücadelenin, gerçek bir toplumsal mücadele olması, tüm toplumsal güçlerin devreye sokulması, birlikte mücadele etmesi, birbirleriyle dayanışmasıyla elde edilebilir…

Neresindeydi bu mücadelenin Bu Memlek Bizim Platformu (BMBP)?

Neresindeydi bu mücadelenin BMBP’yi oluşturan sendikalar?

İşte, bu yüzden kaybedilmek üzeredir EL-SEN işçilerinin şanlı direnişi…

Çünkü; halkı yanına almamış toplumsal mücadeleler yenilmeye mahkumdur.

Halk neresindeydi bu mücadelenin?

Halk yanında değildi bu haklı direnişin ve bu hepimizin eksikliğidir…

İşte, bu yüzden kaybedilmek üzeredir EL-SEN işçilerinin şanlı direnişi…

Evet, bir toplumsal mücadele daha kaybedilmek üzeredir…

Ama bu, dünyanın sonu değildir, mücadelenin de sonu olmayacaktır!

Düştüğümüz yerden kalkmayı, hata ve eksikliklerimizden dersler çıkarmayı öğrenmeyi ve yeni toplumsal mücadelelere hazırlanmayı becermek zorundayız, ta ki, toplumsal kurtuluşumuzu elde edene kadar!

Başka çaremiz yoktur!”

Bu arada, ülke aydını aklıma düştü. Bu süreçteki rolü, duruşu, strateji ve taktiklerini düşündüm.

Düşüncelerimi şu satırlarla dile getirmeye çalıştım:

(12 Nisan 2023, 11:05)

“Bir güççük burjuva…

Bir gün, başkalarını sokaklara dökülmeyen “klavye devrimcisi” deye suçlar…

Başka bir gün, grev yapıp, elektriğini kesti diye sokaklara dökülen elektrik emekçisini; eğitime ara veren eğitim emekçisini; hastahaneyi kilitleyen sağlık emekçisini…

Böyledir benim ülkemin güççücük burjuvacığı…

Gerçek kavgadan yan çizmek için, burjuvazinin ona sunduğu, sözde mücadele alanlarıyla yetinir…

Bir gün lgbtci olur, onur yürüyüşü yapar, ertesi gün büyük çevreci olur, çöpleri toplar sokaklardan…

İşini kolaylaştırdı diye ödül alırken belediyeden, ya da övülürken, teşvik edilirken burjuva basın tarafından, hiç aklına bile düşmez; “ben kime hizmet ediyorum?” diye…

Böyle geçer bizim güççük burjuvacığın yaşamı, ta ki; “ne bamma, bir ben mi gurtaracam dünyayı? Bu halka mustahaktır!” deyip sırça köşkündeki güvenli köşeciğine çekilene kadar…

Bilmez ki, sömürü düzeni onu orda da bulacak, sıra ona da gelecek…

Bu nedenle benim sevgili güççük burjuvacığım, gel bir an önce farı bu güççük burjuvalıktan…

(13 Nisan 2023, 17:06

“Sendikaların genel süresiz grev hakkının her defasında “erteleme” adıyla bakanlar kurulu kararıyla yasaklaması, aslında grev hakkı ihlalidir.

Anayasaya “grev hakkınız yoktur” yazmaya utandıkları için, grev hakkını verir gibi gösterip, aslında vermemektir.

Sadece grev konusunda değil, aslında tüm demokratik haklar konusunda bu yöntem izlenmektedir anayasada; ” şu şu haklar vardır, AMMAAA, kamu sağlığı, toplum çıkarları gereği bakanlar kurulunca ertelenebilir” (yani yasaklanabilir) denmektedir.

İşte, burjuva sistem hukukuyla, ekonomik yasalarıyla bir bütündür dediğimizde bunu anlatmaya çalışıyoruz.

İşte, bizi yönetenlerin gücü burdan gelir derken bunu anlatmaya çalışıyoruz.

Bu gücü elinde tutan ve istediği zamanda ve istediği doğrultuda kullanan burjuvaziye karşı mücadelede galip gelmesi için işçi ve emekçilerin de güçlü olması şarttır.

İşçi ve emekçilerin gücü üretimde aldıkları rolden, yani üretimi durdurabilme gücüne sahip olmalarından ve birlik oldukları zaman nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturmalarından kaynaklanır.

Bu gücü oluşturdukları zaman, inanın ki, vurjuvazinin yasaları ve anayasası da zafere ulaşmalarına engel olamayacaktır.”

(13 Nisan 2023, 21:36)

“Hiçbir işgalci güç, yerli işbirlikçileri olmadan işgalini sürdüremez.

Bu işbirlikçiler ister KIB-TEK yöneticisi kılığında olsunlar, isterse daha yüksek mevkilerde olsunlar, günü geldiğinde ihanetlerinin bedelini ödemekten kurtulamazlar.”

Tam 7 yıl önce yaptığım iki paylaşımın günümüze ışık tutan bir fikri, ülkesini yönetemeyenlerin elektriğini de yönetemeyeceği fikrini ve CTP’nin özelleştirmelere karşı duruşunun sahte olduğuna vurgu yapmak gayesiyle tekrardan paylaştım.

(14 Nisan, 2015)

“Bu ülkenin tüm kaleleri işgal altındayken, Merkez Bankasına, askerine, sivil savunmasına, polisine, itfaiyesine, kısacası tüm ipotek konmasına ses çıkarmayanlar, tüm bunların 1974 TBMM “savaş kararı” ile yaşama geçirildiğini görmezden gelenler, dillendirmekten bile korkanlar, bugün futbol federsyonumuz ipotek altına alınmaya çalışılıyor diye feveran ediyorlar. Aslında sahte kahramanlık yapıyorlar.

Aktif

Tabi ki futbol federasyonu üzerine oynanan oyuna karşı çıkmalı, ama bilinmelidir ki; ülkesini yönetmeyen futbolunu da yönetemez.

Bu memleket bizimse biz yönetmeliyiz.”

(14 Nisan, 2015)
“Size de garip gelmiyor mu?

Muhalefette iken “GÖÇ YASASI kabul edilemez” deyen bir zihniyet, hükümet olunca “GÖÇ YASASI kaldırılamaz” demeye başlarsa…

Ve bu zihniyetin temsicisi olarak bir aday çıkar da “yeni enerji” diye kendisini pazarlarsa…

Siz “yeni değil, eski enerjisiniz” dememiz gerekmez mi?

Hem de kamu enerjisi değil, özel sektör enerjisisiniz” demek durumunda değilmiyiz?

Karar sizin.”

İşler kızışmaya başlıyor, işçilerin direnişini kırmak, onları yıldırmak ve “teslim almak” için devlet tüm güçleriyle saldırıya geçiyor.

(14 Nisan 2023, 8:22)

“Dün akşam Teknecik’te yaşananlar bu ülkede demokrasinin zerresinin olmadığının en büyük kanıtıdır.

Yönetenler kendilerini demokrasi savunucusu olarak istedikleri kadar kendilerini demokrasi yanlısı olarak satsınlar, gerçek bu değildir!

Gerçek, anayasadan başlayarak, tüm yasaların aslında göstermelik olduğudur.

Anayasadaki “grev hakkı”nın göstermelik olduğunu gördük. Çünkü, yasa tarafından verilir gibi görülen bu hak, gene anayasa tarafından ortadan kaldırılıyor ve grev yasa dışı ilan ediliyor. Bu, demokrasinin değil, gerçekte dikta rejiminin kanıtıdır.

Çalışanların grev hakkını ellerinden alırsanız, geriye ne kalır çalışanlara? İki şey kalır; ya teslim olmak ve diktaya boyun eğmek, ya da buna isyan etmek.

İşte, EL-SEN üyeleri bu ikinci yolu seçti ve isyan etti.

İsyan, doğal olarak kurulu düzene isyan olacaktır; isyan, doğası gereği yönetenlerin anayasasına isyan olmalıdır!

Aksi takdirde ileriye gitmek mümkün olmayacaktır!”

(14 Nisan 2023, 8:39)

“Bu ülkede, dün akşam Teknecik’te yapılanın yasal olup olmadığını alenen açıklayacak bir hukuk insanı yok mu?

Sorular şunlardır:

  1. Yabancı çalışanları Teknecik’e sokmak yasal mı?
  2. İhale yasasına göre KIB-TEK ihaleye çıkmadan “hizmet alımı” adı altında yabancı teknisyenleri Teknecik’e sokabilir mi?”

Demokrasi deyince mangalda kül bırakmayanların gerçek yüzünü teşhir etmenin zamanıydı.

Bu güçler sadece iktidardakiler değildi elbet. Bu hodri meydan sözde muhalefete ve sendika liderlerine de çekilmiş bir hodri meydandı.

(14 Nisan 2023, 9:01)

“Halkı kim daha çok seviyor, hükümet mi, yoksa EL-SEN üyeleri mi?

Bunu öğrenmenin tek bir yolu var:

Hükümetin hazırladığı yasa önerisini referanduma sunalım, halk karar versin.

Görelim, halkı kim daha çök sever, kim daha çok halkçıdır…

HODRİ MEYDAN!”

Kıssadan hisse…

(14 Nisan 2023, 19:22)

“Bir kez daha gördük ki, hiçbir işletme sendikasız işçi çalıştıramamalı.

Bu olsaydı AKSA işçileri grev (direniş) kırıcılığına yeltenemezdi.

Anladık ki, sendika zorunluluğu sadece o işyeri işçilerinin değil, tüm işçilerin yararınadır.

İşçi sınıfının yararınadır.

İşçiler, örgütlenin ve sendikalaşın!”

O gün direniş yerindeydim, TÜRK-SEN başkanı Aslan Bıçaklı ile sohbet ediyorduk. Aslan Bıçaklı’nın gelen bir telefona verdiği yanıttan toplantı çağrısı yapıldığına kulak misafiri olduk. Umutlandım açıkçası, sendikalar genel grev kararı alacaklar diye.

Ordan ayrıldıktan bir süre sonra yanıldığımı anladım. Meğer toplantıyı CTP ve sermayedarlar örgütleri çağırmış ve yönetmişlerdi.

Sonuç; EL-SEN direnişinin askıya alındığı duyuruldu…

Aslında, bu askıya alma değil, satış ilanıydı. Daha sonra ortaya çıkacak 4 maddelik mutabakat metni de satışın belgesiydi.

(14 Nisan 2023, 20:02)

“Satılık direniş var!

CTP eliyle bir direniş daha satılmak üzere…

Ne uğruna?

Hükümet olma uğruna…

Yoksa, tüm bu direniş, ta baştan bunun için mi kurgulanmıştı?

Yenilmek başka, satılmak başkadır.

Duyduklarımız doğruysa, EL-SEN direnişçi ruhuna ihanet ettiğinizi unutmayacağız!”

(14 Nisan 2023, 20:11)

“CTP katkılarıyla bitirilmeye çalışılan sadece EL-SEN değil, sendikacılığın tümüdür!”

Bu raddeden sonra, bu oyunu bozabilecek tek güç, bizzat EL-SEN üyelerinin gücü olabilirdi.

(14 Nisan 2023, 20:57)

“EL-SEN yönetimine ve tüm EL-SEN üyelerine açık çağrımdır;

Değerli EL-SEN emekçileri, 15 gündür şanlı bir direniş sürdürmektesiniz. Sadece kendiniz için değil ve daha da çok halkınız için mücadele ediyorsunuz.

Mücadelede yenmek de var, yenilmek de, ama yenilirken bile siz işçilere yaraşır bir şekilde yenilin. Şerefinizle, şanınızla yeniliniz. Aslında, sadece siz değil, hepimiz yenileceğiz. Sizinle beraber Kıbrıs Türk halkı yenilecektir.

Bu nedenle, bazılarının önerdiği teslimiyeti reddedin.

Kararı EL-SEN üyeleri versin.

Üyelerinizi referanduma götürün, kararı onlar versin.

Kapalı kapılar ardında bazı parti yetkilileri ve yöneticileriniz tarafından alınacak direnişi bitirme kararı, bilin ki halka ihanet kararı olacaktır.

Bırakın üye karar versin.”

“Enerjide Ortak Vizyon” oluşturma amacıyla bir araya gelen 18 örgütün önerisiyle askıya alınan 4 maddelik teslimiyet belgesi hakkında ilk tepkimi şu paylaşımlarla dillendirdim:

(15 Nisan 2023, 5:38)

“CTP inisiyatifi ile ortaya çıkarılan 4 maddelik uzlaşma metni, Ankara’nın şartlarını EL-SEN üyelerine ve halka kabullendirme metnidir.

Ben, kendi adıma bu metni kabul etmiyorum!”

(15 Nisan 2023, 5:46)

“Ortak Akıl” dedikleri meğer Ankara’nın aklıymış.

E, onu UBP ve diğerleri zaten ta baştan savunuyordu.

Siz de onlara katıldınız, önünüzdeki perdeyi kaldırdınız, hepsi bu!”

Şimdi gelin, 18’lerin 4 maddesini inceleylim.

Uzlaşılan metni okuyalım önce:

“1- KIB-TEK’in ihtiyaç duyduğu yatırımların, bakım ve onarımların yapılması, enerji maliyetlerini düşürecek,arz güvenliği olan, çevreci bir enerji politikasının hayata geçirilmesi için ilgili paydaşların (Odalar,/Birlikler, Ekonomik Örgütler, İlgili Sendika) ve bilim insanlarının katılımıyla derhal ENERJİ STRATEJİ PLANI oluşturulmalıdır.

2- Ülkenin ENERJİ STRATEJİ PLANI yukarıdaki çerçevede hazırlanmadan, herhangi bir özel şirket ile geleceğimizi ipotek altına koyan bir sözleşmenin imzalanması ASLA Kabul edilemez.

3-  Eğer bu yönde bir adım atılırsa, imza koyan tüm örgütler olarak, birlikte hareket etmek sureti ile karşı duruş sergileyeceğimizi beyan ederiz.

4- Bu metin, bu vizyon çerçevesinde katılım göstermek isteyen tüm örgütlerin imzasına açıktır.

14 Nisan 2023

Lefkoşa

İmza Koyan Örgütler:

Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu Çalışanları Sendikası (El-Sen)

Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO)

Kıbrıs Türk Müteahhitler Birliği (KTMB)

Kıbrıs Türk Sanayi Odası (KTSO)

Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası (KTEZO)

Kıbrıs Türk İşçi Sendikaları Federasyonu (Türk-Sen)

Kıbrıs Türk Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu (Dev-İş)

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS)

Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS)

Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS)

Kıbrıs Türk Kamu Görevlileri Sendikası (Kamu-Sen)

Kamu İşçileri Sendikası (Kamu-İş)

Belediye Emekçileri Sendikası (BES)

Kooperatif Çalışanları Sendikası (Koop-Sen)

Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (KTMMOB),

Kıbrıs Türk Barolar Birliği (KTBB)

Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (Tıp-İş)

Kıbrıs Türk Tabipler Birliği”

Her şeyden önce vurgulanması gereken şey, bu önerinin altına imzasını koymayan CTP, sermaye örgütleriyle birlikte bu işin başını çektiğini gizleyemez.

Nitekim, Devrim Barçın’ın sosyal medya paylaşımı şöyle diyor:

“ENERJİDE ORTAK VİZYON

Şimdi tartışmayı değil sendikalarımızın, odalarımızın, birliklerimizin imzaladığı ve 3 Maddeden oluşan taleplerimizi çoğaltma zamanıdır.”

Bir diğer paylaşımda da Başkanının ağzından şöyle yazar:

“CTP, ortak aklı ortaya çıkarma cesareti ve feraseti gösteren 18 örgüt ve bu yönde görüş belirtecek diğer örgütlerle sürekli temas ve istişare içinde,

 Ortak vizyon çerçevesinde enerji strateji planının hazırlanacağını,

 KIB-TEK’te ihtiyaç duyulan yatırımların ve bakın onarımların yapılacağını,

 KIB-TEK’in siyasetten arındırılmış, uzmanlaşmış, özerkleşmiş bir yönetsel yapıya kavuşturulacağını,

 Bu ülkede arz güvenliği olan, ucuz ve çevreci enerjinin sağlanmasına yönelik planın dışına çıkan tüm girişimlere karşı 18 örgüt ve bu planı destekleyecek diğer örgütlerle birlikte hareket edeceğini,

  1. Bu yönde herhangi bir sözleşme ortaya çıkması halinde, Kıbrıs Türk halkıyla birlikte bunun gerekirse tek yanlı olarak feshedilmesi için gerekli işlemleri yapmaktan kaçınmayacağını TAAHHÜT EDER ve kamuoyuna saygı ile duyurur.

Tufan Erhürman”

Neyse, istedikleri kadar inkar etsinler bu şatıştaki rollerini de, amaçlarını da gizleyemezler.

Gelin, madde madde ele alalım ve yorumlayalım.

“1- KIB-TEK’in ihtiyaç duyduğu yatırımların, bakım ve onarımların yapılması, enerji maliyetlerini düşürecek,arz güvenliği olan, çevreci bir enerji politikasının hayata geçirilmesi için ilgili paydaşların (Odalar,/Birlikler, Ekonomik Örgütler, İlgili Sendika) ve bilim insanlarının katılımıyla derhal ENERJİ STRATEJİ PLANI oluşturulmalıdır.”

Bu durumda sormak lazım, CTP’nin 2017 yılında mecliste oylanan “KKTC ile TC Arasında Enerji İşbirliği Anlaşması”na  verdiği onay ne olacak? O anlaşmayla uyumlu mu olacak bu yaratılacak “ENERJİ STRATEJİ PLANI”? Yoksa, o anlaşmaya alternatif mi olacak?

“KKTC ile TC Arasında Enerji İşbirliği Anlaşması”  adım adım uygulanmıyor mu zaten 2017’den beri? Bu anlaşma “ENERJİ STRATEJİ PLANI” değil mi? Yoksa, bu anlaşmanın alternatifi olacak bir “ENERJİ STRATEJİ PLANI” oluşturmak niyetindemisiniz? Ve, bunu Ticaret Odası, Sanayi Odası ve Mütehattitler Birliği ile beraber mi yapacaksınız?

CTP EL-SEN yönetimini ve üyelerini ve aynı zamanda da halkı kandırmaya çalışıyor. Halbuki, 2017 yılında mecliste olumlu oy vererek (1 milletvekili hariç) yasalaştırdığı “KKTC ile TC Arasında Enerji İşbirliği Anlaşması”  sadece elektriği değil, tüm enerji alanlarında KKTC-TC arasında işbirliğini kabul eden bir anlaşmadır ve taraflardan biri tarafından iptal edilmediği sürece de süresiz, 5 yıllık periyodlar halinde, kendi kendini yenileyen bir anlaşma. Yani, 5 yıl sonunda taraflardan biri itiraz etmediği takdirde, otomatik olarak 5 yıl daha geçerli olan bir anlaşma.

Bu durumda, “KKTC ile TC Arasında Enerji İşbirliği Anlaşması”  2016-2021 birinci periyodunu doldurmuş, herhangi bir itiraz edilmediği için de 2021-2026 ikinci periyoduna girmiştir. Anlaşma hükümleri uyarınca, bu anlaşma ancak 2026’da yürürlükten kaldırılabilir.

Anlaşmanın diğer bir hükmü de, enerji konusunda atılacak herhani bir adımın TC ile istişare ile atılabileceğini öngörür. Sormak lazım, CTP’nin, 18 örgüt ile birlikte oluşturmayı taahhüt ettiği “ENERJİ STRATEJİ PLANI” nı TC ile istişare içinde mi oluşturacak?

Neresinden baksak tutarsızlık, riyakarlık ve demagoji kokan bir madde…

Peki ya 2. madde ne diyor?

“2- Ülkenin ENERJİ STRATEJİ PLANI yukarıdaki çerçevede hazırlanmadan, herhangi bir özel şirket ile geleceğimizi ipotek altına koyan bir sözleşmenin imzalanması ASLA Kabul edilemez.”

Gelin, bu maddeyi başka türlü okuyalım:

“2- Ülkenin ENERJİ STRATEJİ PLANI yukarıdaki çerçevede hazırlandıktan sonra, herhangi bir özel şirket ile geleceğimizi ipotek altına koyan bir sözleşmenin imzalanması kabul edilebilir.”

Biliyorum, “biz böyle yazmadık!” diye itiraz edeceksiniz. Evet, siz öyle yazmadınız, ama yazdığınız bu anlama gelir.

Yani siz,  “herhangi bir özel şirket ile geleceğimizi ipotek altına koyan bir sözleşmenin imzalanmaması”nı “Ülkenin ENERJİ STRATEJİ PLANI”nın 1. maddeki “çerçevede hazırlanmaması”na bağlarsanız, bunun anlamı üstte dediğim gibidir.

Neresinden baksak tutarsızlık, riyakarlık ve demagoji kokan bir madde…

Gelelim 3. maddeye. Şöyle diyorsunuz:

“3-  Eğer bu yönde bir adım atılırsa, imza koyan tüm örgütler olarak, birlikte hareket etmek sureti ile karşı duruş sergileyeceğimizi beyan ederiz.”

Yani, “Ülkenin ENERJİ STRATEJİ PLANI yukarıdaki (1. maddedeki b.n.) çerçevede hazırlanmadan, herhangi bir özel şirket ile geleceğimizi ipotek altına koyan bir sözleşmenin imzalanması” durumunda, “imza koyan tüm örgütler olarak, birlikte hareket etmek sureti ile karşı duruş sergileyeceğimizi beyan ederiz.” diyorsunuz.

Sormak gerekmez mi, hükümet “ bu yönde bir adım” attı ve yasa tasarısı hazırladı ve meclise sundu. Neden “imza koyan tüm örgütler olarak, birlikte hareket etmek sureti ile karşı duruş sergileme”diniz ve EL-SEN’i yalnız ve çaresiz bıraktınız? Hükümet, bu tasarıyı 17 Nisan günü meclisten oy çokluğuyla geçirip, yasallaştırdı. Neden “imza koyan tüm örgütler olarak, birlikte hareket etmek sureti ile karşı duruş sergileme”diniz ve EL-SEN’i de sergilemekte olduğu direnişi 15 Nisan günü sonlandırmaya zorladınız?

Şimdi kalkmış bize kahramanlık taslıyorsunuz…

Neresinden baksak tutarsızlık, riyakarlık ve demagoji kokan bir madde…

Ya 4. madde ne diyor?

Okuyalım:

“4- Bu metin, bu vizyon çerçevesinde katılım göstermek isteyen tüm örgütlerin imzasına açıktır.”

Vizyonu biz çizdik, gelin bize katılın diyorsunuz.

Ne güzel!

Ne kadar demokratik!

Ne kadar katılımcı bir yaklaşım!

Siyaseti oluştururken dışladıklarınıza, gizlediklerinize, gelin bize katılın diyorsunuz…

Aslında, gelin işçilere ve halka karşı ihanetimize siz de katılın diyorsunuz…

Neresinden baksak tutarsızlık, riyakarlık ve demagoji kokan bir madde…

Son söz olarak, şunu vurgulamak durumundayım; 15 Nisan’daki paylaşımımda da dediğim gibi, “CTP inisiyatifi ile ortaya çıkarılan 4 maddelik uzlaşma metni, Ankara’nın şartlarını EL-SEN üyelerine ve halka kabullendirme metnidir.

Ben, kendi adıma bu metni kabul etmiyorum!”


Bu yazıyı paylaş

admin

İLGİLİ PAYLAŞIMLAR

Bunu da okuyabilirsiniz x