Ana yurdumuz Kıbrıs’ın bölünmüşlüğünün baş sorumlusu Anglo-Amerikan emperyalizmidir. Ancak bu suça ortak olan ve onlar olmasa ülkemize ve halkımıza karşı bu suçların işlenmesi mümkün olamayacak olan başka unsurlar da var. Bu unsurların başında da Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk işbirlikçi burjuvalar, yerel hakim sınıflar gelir. Bir NATO planı sonucunda ve ABD, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın işbirliği içinde gerçekleştirdikleri 15/20 Temmuz 1974 operasyonları ile adanın fiili olarak taksim edilmesine onay veren Kıbrıs Rum Burjuvazisi, Güney Kıbrıs’ın Türklerden Kuzeyin de Rumlardan etnik olarak temizlenmesi operasyonlarında Kıbrıslı Türk burjuvalarla beraber doğrudan doğruya rol almıştır.
Anglo-Amerikan emperyalistlerinin himayelerinde, uluslararası anlaşmaları çiğneyerek, Kıbrıs Cumhuriyetini ikiye bölen taraflardan biri olan Kıbrıs Rum Burjuvazisi, Kıbrıs Cumhuriyetine BM kararları ile sahip çıkarken, adanın bölünmesinin sorumlusu sanki Kıbrıslı Türk emekçilermiş gibi, cumhuriyetin Türkçe konuşan vatandaşlarını sürekli olarak ayrımcı ve ırkçı muameleye tabi tutmakta vatandaşlık haklarını çiğnemektedir.
Emperyalist Anglo Amerikan planlarına çomak sokabilecek olanaklara sahip olan Rum burjuvalar, adanın taksiminde o denli işbirliğine soyundular ki, emperyalist güçlerin çıkarlarına zarar verecek her türlü girişimden titizlikle kaçınmaktadırlar.
Kıbrıslı Rum burjuvazi, Kıbrıslı Türk burjuvazinin Kıbrıs Cumhuriyeti yönetiminden çekilmesini fırsat bilerek yıllardır Kıbrıs temsilciler meclisinde tek yanlı olarak geçirdikleri yasalara bile saygı göstermemekte, attıkları her adımda adanın taksimini kalıcılaştırma yönünde ilerlemektedirler. Bunun en bariz uygulaması Kıbrıslı Türklerin vatandaşlık haklarının açıkça ihlal ve inkâr edilmesinde görülmektedir.
Kuzey’de oluşturulan ve Türkiye’nin bir alt yönetiminden başka bir şey olmayan işgal rejimi Kıbrıslı Rumlara karşı çok büyük haksızlıklar ve baskılar uygulayan bir rejimdir. Farklı uluslardan halkların dostluğunu ve kardeşliğini değil, düşmanlıkları ve ayrımcılığı temel alan bu rejim Kıbrıslı Rumların Kıbrıs’ın kuzeyindeki mallarını, mülklerini gasp ederek ve yağmalayarak, onların kültürel varlıklarını yok etmeye çalışarak, baskı ve terör yöntemleriyle onları ata topraklarından kovarak ve Kuzey Kıbrıs’a yabancı nüfus taşıyarak, ırkçı, ayrılıkçı ve ilhakçı bir rejim olduğunu çoktan ortaya koymuştur.
Fakat Kıbrıs’ın Güneyindeki yönetim de bölgedeki Türk nüfusu terörize etmek suretiyle kovarak ve onların varlıklarını sözde hukuk kuralları çerçevesinde gasp etmekle Kuzeydekinden nitelik olarak farklı olmadığını kanıtlamış bir yönetimdir.
Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti çerçevesindeki toplumsal hakları TC ve gerici Türk yönetimi tarafından reddedilip toplum yarım asırdan fazla bir süreden beri uluslararası hukuk dışında yaşamaya mahkûm edilirken, ırkçı şoven Güney Kıbrıs yönetimi de Kıbrıslı Türklerin Cumhuriyet içerisindeki bireysel haklarını gasp etme yolunu seçmiştir.
Güney Kıbrıs yönetimi Kıbrıslı Türklere karşı hayatın her alanında ırkçı, ayrımcı ve ayrılıkçı baskılar uygulamaktadır. Kıbrıslı Türklere kimlik ve pasaport çıkarırken Kıbrıslı Rum vatandaşlardan farklı ve ayrımcı kriterler uygulanmaktadır. Tapu dairelerinde tıpkı kuzeydeki Mal Tazmin Komisyonunda Kıbrıslı Rumlara çıkarılan zorluklar gibi Kıbrıslı Türklere de büyük zorluklar çıkarılmaktadır. Mahkemelerde tıpkı kuzeyde Kıbrıslı Rumlara çıkarılan zorluklar gibi Kıbrıslı Türklerin davaları iç hukuku tüketmeyecek yöntemlerle uzatılmakta, AB insan hakları mahkemeleri gibi daha etkili sonuçlar alabilecekleri kurumlara başvurmaları engellenmeye çalışılmaktadır. Kıbrıslı Türklerin yabancı olan eşlerine, yabancılarla evliliklerinden doğan çocuklarına vatandaşlık verilmemekte; Kıbrıs kökenli olup adadan Cumhuriyet yönetimi kurulmadan önceki yıllarda yurt dışına göç etmiş Kıbrıslı Türklerin ailelerinin vatandaşlık hakları inkâr edilmekte; 43 yıldan uzun bir süre Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’den göç edenlerle iç içe yaşayan Kıbrıslı Türklerin bu insanlarla duygusal bağlar oluşturup evlilik yapmaları sanki normal değilmiş gibi, Kıbrıslı Türklerin Türkiye’den göç eden kimselerle yaptıkları evliliklerden doğan çocuklarının vatandaşlıkları inkâr edilmekte ve bu insanlarımız kimliksiz yaşamaya mahkûm edilmektedirler. Yaşamlarının her safhasında, Kuzey Kıbrıs dışındaki ülkelerle kurdukları her ilişkide büyük zorluklarla karşılaşmaktadırlar.
Dünyanın başka ülkelerinden gelerek Kıbrıs’a yerleşen zengin yabancılara milyon Eurolar karşılığında bol keseden vatandaşlık dağıtılırken, ada insanlarımızın vatandaşlık haklarının inkâr edilmesi kabul edilemez bir durumdur.
Kıbrıslı Rum burjuvazisinin bu tavrını şiddetle protesto ediyor ve kınıyoruz. Bu tavır kabul edilemez.
Kıbrıslı Türklere cumhuriyet yönetiminin vatandaşları olarak derhal hak ettikleri itibar gösterilmeli hukuksal hakları ve vatandaşlık hakları derhal iade edilmelidir.
Kıbrıs Sosyalist Partisi
Merkez Komitesi