Görünen her şey gerçek olsa, bilime gerek olmazdı! – Mustafa Onurer

Bu yazıyı paylaş

Bu deyişi sık sık duyarız. Duyarız ama, genellikle ‘deyip’ geçeriz, ya da değinip geçeriz ve yolumuza devam ederiz…

Evet, “görünen her şey gerçek olsa, bilime gerek kalmazdı”. Veya,

“gözle görünmeyen, gerçekte var olamaz mı?”

Bu soruyu etraflıca düşündünüz mü hiç? Mesela “büyük patlama”yı (big bang) göreniniz var mı? Ya da, “karanlık madde”yi?

Konumuzu din tartışmasına döndürmeden, bir soru daha soralım; tanrıyı gören var mı?

Demek ki; gözle gördüklerimizi de, göremediklerimizi de peşinen gerçek veya gerçek dışı ilan etmeden önce bilime, bilimsel birikimlere başvurmak zorundayız. Mantık süzgecimizden geçirmek zorundayız…

Bu yazının amaçları bakımından, dini konuları bir yana bırakıp, konuyu daha çok siyaset boyutuyla incelemek istiyorum.

Evet, siyaseten gördüklerimiz, algıladıklarımız hepsi de gerçekleri mi yansıtıyor?

Veya, yaratılmaya çalışılan algının (gerçeğin) tam tersini ifade etmesi, tersinin hedeflenmesi mümkün mü? Evet, siyaseten bu gayet mümkündür. Örneğin, Hitler’in sosyalizmden (national socialism-milli sosyalizm) sözederken, aslında faşizmi hedeflediğini maalesef acı tecrübelerle öğrendi kitleler.

Desenformasyon, manipülasyon, popülizm gibi kavramlar hep bu gerçeği gizleme, hatta tam tersi gibi gösterme faaliyetinin malzemeleridir.

Gerçekleri gizlemenin, halı altına süpürmenin bilinen bir diğer yöntemi de “komiteye sevketmek”tir. Aylarca tartışılır bu meclis komitelerinde, olmadı tekrar tartışılır, gene olmadı komite baştan oluşturulur, hade baştan tartışılır… Nihayetinde, kamuoyu konuya ilgisini yitirir, komitenin bulguları ve  üreteceği sonuçlar “davulcu osuruğu” gibi, duyulmaz hale gelir… Kutla Adalı cinayeti soruşturması buna sadece bir örnektir.

Bir başka yöntem de provokasyondur. Barışçıl gösteri ve protesto eylemlerine provokatörler eliyle, gereksiz ve zamansız şiddet bulaştırmak ve bunu bahane edip eylemi bastırmak en çok kullanılan provokasyon taktiklerinden biridir. Örneğin, 1977 1 Mayıs Taksim katliamı bunların en çok bilinenlerindendir.

Burjuvaların amaca ulaşmak için yapamayacakları yoktur. Örneğin, Bayraktar Camisi’ne bomba atılması bunlardan biridir. Denktaş bunu yıllar sonra itiraf etmişti.

Denktaş demişken, babadan oğula, yani; geçmişten günümüze gelelim artık.

Serdar Denktaş’ın 17 Ekim 2022 tarihli Yenidüzen gazetesindeki, Ayşe Güler’e verdiği ropörtajını okumuş olmalısınız. Okumayanlar, bu linkten okusunlar lütfen.

İşte o ropörtajdan bazı bölümler.

Bakalım Serdar Bey ne diyor?


Bu yazıyı paylaş

admin

İLGİLİ PAYLAŞIMLAR

Bunu da okuyabilirsiniz x