Külliye – Egemenlik ve “sol muhalefet” – Mustafa Onurer

Bu yazıyı paylaş

Diyelim ki; bir sebepten veya bazı sebeplerden dolayı Ankara külliye yapımından vazgeçti. 

Olmaz mı? Niye olmasın, kabloyla elektrik getirilmesi konusu n’oldu? Hala devam ediyor mu, yoksa sessiz sedasız rafa mı kaldırıldı o proje? 

Evet, diyelim ki, külliye yapımı projesi de sessiz sedasız rafa kaldırıldı. Ne anlama gelecek bu? Birçokları, “direndik ve geri çektiler!” diyecek, değil mi? Bazıları da, “aklın yolu bir, bunca ihtiyaç varken külliye yapılması zaten doğru değildi ve Ankara bu gerçeği geç de olsa gördü” demeyecek mi? 

Yani, külliyeye karşı mücadele edenler, bu iş bittiğinde de devam edecek mi yürüttüklerini iddia ettikleri egemenlik mücadelesine? Biliyorum, külliye öncesi egemenlik mücadelesi yürütenler devam edeceklerdir kendi çaplarında egemenlik mücadelesi vermeye. Tamam da, külliye öncesi egemenlik mücadelesi vermeyenler, “biz zaten egemen bir devlet ve toplumuz” hatta, “GKK da bana bağlıdır” diyenler, siyaset değiştirip “egemenliğimizi TC’den geri alacağız!” deycekler mi? Yani, bundan sonra KTOEÖS Başkanı işgalden söz ettiğinde, CTP Başkanı kürsüye çıkıp, “ben bununla hem fikir değilim!” demeyecek mi? Yani, TDP Genel Başkanı Mine Atlı, “Kıbrıs’ın kuzeyinde iktidar Ankara’nın elindedir, biz sadece yönetmeye talibiz” demeyecek mi artık? Onun yerine, “TDP, iktidarı Ankara’nın elinden kurtarmaya taliptir!” mi diyecek?

Ya YKP, BKP ve Sol Hareket egemenlik mücadelesi konusundaki “emperyalist bulaşığı” siyasetlerini gözden geçirecekler mi? Mesela YKP, AB konusundaki siyasal tavrını değiştirecek mi? AB’nin emperyalist ve gerici bir “blok” olduğunu kabul ederek, egemenlik mücadelesinin hedeflerinden birinin de AB olduğunu kabul edip, ilan edecek mi?

Yani, “sol muhalefet”in doğal ve ideolojik bileşenleri olan saydığım tüm bu siyasal partiler, Kıbrıs sorununun çözümünü BM şemsiyasi altına sokarak imkansızlaştırma siyasetlerini gözden geçirecekler mi?

Ya da, Türk tarafının (bunu bilerek kullandım, çünkü Ankara ve KKTC aslında tek taraftır. Bu, iktidarda ve sarayda kimin oturduğundan bağımsız bir gerçektir ve Denktaş döneminde de Talat ve Akıncı dönemlerinde de böyleydi) masaya sunduğu “federasyon” önermesiyle, “iki devlet” önermesinin çok da farklı önermeler olmadığını farkederek, bundan vaz geçecek ve kendi bağımsız çözüm siyasetlerini savunacaklar mı?

Tüm bunların olmayacağını siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum.

O zaman, neden bu sahte egemenlik nutukları? Seçim var, değil mi?

Tamam, seçim var ve doğal olarak sizler de seçilmek istiyorsunuz. Tamam da, külliye meselesinin egemenlik ile ilgisi olduğunu zar zor da olsa, inanmaya inanmaya da olsa kabul etmiş görünüyorsunuz da, Yerel Yönetim Organları (Belediye Başkanlığı, Belediye Meclis Üyelikleri ve Muhtarlıklar) için seçimlerin egemenlik mücadelesi ile ilgisi yok mu? Bunu nasıl göremiyorsunuz?

Egemenlik mücadelesi aslında ulusal kurtuluş mücadelesidir. İşale karşı mücadeledir. İlhaka karşı mücadledir. Bunların tezgahlayıcısı, kollayıcısı olan emperyalizme karşı bir mücadeledir.

Ve, ulusal kurtuluş mücadelesi halk güçlerinin birleşmesiyle verilebilir, muzaffer olabilir.

Halk güçlerinin birliği ise, halkın bağımsızlığı, halkın egemenliği temel alınırsa elde edilebilir…


Bu yazıyı paylaş

admin

İLGİLİ PAYLAŞIMLAR

Bunu da okuyabilirsiniz x